Yüce Allah'ın kullarından yapmalarını, istediği her davranışta bir çok faydalar yapmamalarını istediği her davranışta da birçok zararları vardır.
Yüce Allah'ın kullarından yapmalarını, istediği her davranışta bir çok faydalar yapmamalarını istediği her davranışta da birçok zararları vardır. Allah Teâlâ'nın buyruk ve yasaklarına uymanın sağladığı insan aklı ile kavranabilecek faydalarının yanı sıra, bu buyruk ve yasak akıl ile kavranamayacak hikmetler ve incelikler de içerir. İslâm bilginleri, oruç emrinin sebep e hikmetleri üzerinde düşünerek, orucun faydaları hakkında önemli tesbitler ve geniş açıklamalar yapmışlardır. Hz.Peygamber'den de bu konuya ışık tutan birçok hadis rivâyet edilmiştir.
Oruç farizasını yerine getiren bir Müslüman her şeyden önce Yaratıcısının buyruğuna uymanın derin hazzını tadar ve huzurunu yaşar. O'nun verdiği nimetlere gün boyu el sürmez; böylece bu nimetleri bulamayanların, yoksulların ve ihtiyaç sahiplerinin durumlarını deneyerek, yaşayarak öğrenir. Ciddi bir sabır sınavından geçen oruçlu kişi, bir yandan fani dünya nimetlerinden bir süre uzak kalmasına karşılık Allah'ın edebî nimetlerinin hak etme fırsatını elde ederken, bir yandan da geçici dünya nimetlerinin paylaşılmasında başkalarının hakkını gözetme melekesi kazanır. Bu tecrübeyi nefsinde yaşayan insan başkalarına daha çok sevgi ve sayı gösterir.
İnsanlar büyük dertlere sokan aşırılıklar ve taşkınlıklar, çoğu kez mideye bağlı isteklerinden ve cinsel arzulardan kaynaklanır. İnsanın insanlığı da bunlara hâkim olabilmesindedir. Oruç, bu konudaki kötü istekleri kırar, değiştirir, düzeltir. Bunların kontrolünü iradenin eline verir. Oruçla nefis mücahedesine alışılır, hayatın zorlukları yenilir, ahret saadetine erişilir. İmâm Gazzâlî, orucun sırlarına dair açıklamasında bu hususa şöyle değinir: “Oruç, Allah'ın düşmanı olan Şeytan'ı kahreder. Şeytan'ın kullandığı araç şehvettir. Şehvet de yemek ve içmekle kuvvetlenir. İşte oruç, Şeytan'ın bu aracını zayıflatır.
Oruca riya karışmaz, Ebû Hüreyre'in rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte bu konu şöyle açıklanır: Hz.Peygamber şöyle buyurmuşlardır: “Allah, orucun dışındaki bütün ibadetlerin ademoğluna ait olduğunu söyler. Oruç sadece benim içindir ve onun karşılığını bizzat ben vereceğim, der. Oruç, kötülüklerden koruyan bir kalkandır. Biriniz oruçlu iken cinsî temasta bulunmasın, kavga etmesin, başka bir şahıs kendisine kötü söz söyleyecek ve onunla dövüşecek olursa, ben oruçluyum desin, Muhamed'i n canını elinde tutan Allah'a and olsun ki oruç tutanın ağzının kokusu, Allah katında miskten daha güzeldir. Oruçlu için iki sevinç (ecir) vardır: Birisi iftar ettiği, diğeri de Rabbine kavuştuğu zaman” (Buhârî, Savm 9; Müslim, Siyam 30).
Oruç günahların bağışlanmasını sağlayan en önemli ibadetlerdendir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuşlardır; “Kim Kadir gecesini inanarak ve sevabını yalnız Allah'tan bekleyerek geçirirse önceki günahları bağışlanır. Yine kim iman ederek ve sevabını sadece Allah'tan umarak Ramazan orucunu tutarsa önceki günahları affedilir” (Buhârî, Savm 6).
Oruç tutanların Allah katındaki mevkileri pek yüksektir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuşladır: “Cennete Reyyân adında bir kapı vardır. Kıyamet gününde buradan başkaları değil yalnız oruç tutanlar girerler” (Buhârî, Savm 4).
Oruç, şekilci bir bakışla sadece yeme içme ve cinsel temasta uzak durma olarak telakki edilmemeli, gönülden bağlılık içinde tüm organlar bu ibadete katılmalıdır. Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber şöyle buyurmuşlardır: “Kim yalan sözü ve bu söze göre hareket etmeyi bırakmazsa Allah'ın onun aç ve susuz kalmasına bir ihtiyacı yoktur” (Buhârî, Savm
İmâm Gazzâlî bu konuda şöyle bir açıklama yapar: “Oruçlu hem midesini hem de cinsi isteklerini frenlemelidir. Göz, kulak, dil, el, ayak ve diğer organlar da kötülüklerden korunmalıdır. Gönül de kötü düşüncelerden arındırılmaya çalışılmalıdır. Avâmın, havâssın ve hâssü'l-havâssın olmak üzere orucun üç derecesi vardır. Birincisinde midenin isteklerine ve cinsel arzulara engel olunur. İkincisinde bunlardan başka göz, kulak, dil, el, ayak gibi uzuvların da isteklerine mani olunur. Üçüncüsünde bütün bunlara ek olarak gönlün de kötü düşüncelerine engel olunur.”
Kötülüğü emreden nefis, oruçla terbiye edilir. Kötü hırsların önüne oruçla geçilir. Hayatın hazzını, iradenin değerini en iyi biçimde oruç öğretir. Ramazan ayı değişik mevsimlere isabet ettiğinden, oruç ibadetinin aksatılmadan ve özenle ifa edilmesi, müslümanın ister yazın kavurucu sıcağında ister kışın dondurucu soğuğunda olsun her durumda Ulu Yaratıcısı'nın buyruğuna uyma hususunda samimi bir teslimiyet içinde olduğunun davranış haline getirilmiş bir ifadesi niteliğini taşır.
Mutasavvıflar hayvânî tabiatın azmasının, insan ruhunun kemâle ermesine engel olduğuna dikkat çekmişlerdir. Bedeni ruha tâbî kılmak için bedenin kuvvetini kırmak ve ruhunkini çoğaltmak gerekir. Tecrübeler göstermiştir ki, bu hususta hiçbir yol, aç ve susuz kalma, hayvani arzulardan vazgeçmek ve dili, kalbi (aklı) ve diğer organları kontrol altında tutma kadar etkili değildir. Ferdî olgunlaşmanın görünüşlerinden biri hayvani tabiatın akla ve ruha boyun eğmesidir. Bir kimsenin hayvani arzularına gem vurmak için, şartlarına rîayet ederek oruç tutması bu sonucu sağlayabilecek en etkin yollardandır. Bir kimse günah işlediğinde oruç tutarak, keffâret ve riyazetle teselli bulur, ruhunu temizler. Şu da kayda değerdir ki yememek, içmemek meleklerin şanındandır. Bu yolu gönüllü olarak izlediğinde insan gittikçe kendisini meleklere benzetir ve bunu da Allah'a itaat kasdıyla yaptığından O'na yaklaşır, O'nun rızasını elde eder ki bu bir insan için en ulvî gayedir.
Orucun beden sağlığı açısından çok yararları vardır. Oruç tutulurken organizmada depolanan besin maddeleri harcanır, sonradan bunların yerine yenileri gelir. Böylece bütün vücütta bir yenilenme olur. Karaciğerdeki şeker, deri altındaki yağlar, kas, gudde ve dalak hücrelerindeki proteinler harekete geçer. Birikmiş fazlalıklar erir, eskiyenler temizlenir, değişme imkânına kavuşur. Ancak oruç, bütün bunların üstünde olmak üzere, Allah'ın emri oldu için ve sırf onun rızasına erişme amacıyla tutulduğu takdirde gerçek anlamına kavuşur.
İstatistiklere bakılınca İslâm ülkelerinde Ramazan ayında suç oranlarında büyük azalma olduğu örülür. Çünkü oruç tutanlar artık günah ve suç işlememeye çalışmaktadırlar. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuşlardır: “Ramazan ayı gelince cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur” (Buhârî, Savm, 5; Müslim, Siyam, 1)
Gerçekten oruç ayı Müslümanlar için çok özel bir manevi atmosfer sağlar. Kur'an sedaları kulaklarda çınlar, onun manalarını açıklayan vaaz ve dini konuşmalarla İslamî şuur ayrı bir canlılık kazanır. Teravih namazları, camilerin Müslümanların hayatındaki önemini hatırlatır. Hayır faaliyetleri hızlanır, fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin dertlerine daha çok eğilinir. Günlük yaşantılarını gereksiz işlerden ve faydasız konuşmalardan arındıran ve Kur'an okuma, okunan Kur'ân'ı dinleme, zikir, tesbih ve diğer ibadetlerle vakitleri değerlendirme yolunu tutan Müslümanlar gönüllerinde apayrı bir incelik, ruhlarında safiyet hissederler; iftar ve imsak vakitleri arasında gündüz gösterdiği sabır başarısını sürdürebilip denge ve ölçüyü koruyabilenler orucun ruh ve beden sağlığı açısından sağladığı faydaları açıkça görürler, zinde bir vücüda kavuşurlar.
Yüce Allah'ın kullarından yapmalarını, istediği her davranışta bir çok faydalar yapmamalarını istediği her davranışta da birçok zararları vardır. Allah Teâlâ'nın buyruk ve yasaklarına uymanın sağladığı insan aklı ile kavranabilecek faydalarının yanı sıra, bu buyruk ve yasak akıl ile kavranamayacak hikmetler ve incelikler de içerir. İslâm bilginleri, oruç emrinin sebep e hikmetleri üzerinde düşünerek, orucun faydaları hakkında önemli tesbitler ve geniş açıklamalar yapmışlardır. Hz.Peygamber'den de bu konuya ışık tutan birçok hadis rivâyet edilmiştir.
Oruç farizasını yerine getiren bir Müslüman her şeyden önce Yaratıcısının buyruğuna uymanın derin hazzını tadar ve huzurunu yaşar. O'nun verdiği nimetlere gün boyu el sürmez; böylece bu nimetleri bulamayanların, yoksulların ve ihtiyaç sahiplerinin durumlarını deneyerek, yaşayarak öğrenir. Ciddi bir sabır sınavından geçen oruçlu kişi, bir yandan fani dünya nimetlerinden bir süre uzak kalmasına karşılık Allah'ın edebî nimetlerinin hak etme fırsatını elde ederken, bir yandan da geçici dünya nimetlerinin paylaşılmasında başkalarının hakkını gözetme melekesi kazanır. Bu tecrübeyi nefsinde yaşayan insan başkalarına daha çok sevgi ve sayı gösterir.
İnsanlar büyük dertlere sokan aşırılıklar ve taşkınlıklar, çoğu kez mideye bağlı isteklerinden ve cinsel arzulardan kaynaklanır. İnsanın insanlığı da bunlara hâkim olabilmesindedir. Oruç, bu konudaki kötü istekleri kırar, değiştirir, düzeltir. Bunların kontrolünü iradenin eline verir. Oruçla nefis mücahedesine alışılır, hayatın zorlukları yenilir, ahret saadetine erişilir. İmâm Gazzâlî, orucun sırlarına dair açıklamasında bu hususa şöyle değinir: “Oruç, Allah'ın düşmanı olan Şeytan'ı kahreder. Şeytan'ın kullandığı araç şehvettir. Şehvet de yemek ve içmekle kuvvetlenir. İşte oruç, Şeytan'ın bu aracını zayıflatır.
Oruca riya karışmaz, Ebû Hüreyre'in rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte bu konu şöyle açıklanır: Hz.Peygamber şöyle buyurmuşlardır: “Allah, orucun dışındaki bütün ibadetlerin ademoğluna ait olduğunu söyler. Oruç sadece benim içindir ve onun karşılığını bizzat ben vereceğim, der. Oruç, kötülüklerden koruyan bir kalkandır. Biriniz oruçlu iken cinsî temasta bulunmasın, kavga etmesin, başka bir şahıs kendisine kötü söz söyleyecek ve onunla dövüşecek olursa, ben oruçluyum desin, Muhamed'i n canını elinde tutan Allah'a and olsun ki oruç tutanın ağzının kokusu, Allah katında miskten daha güzeldir. Oruçlu için iki sevinç (ecir) vardır: Birisi iftar ettiği, diğeri de Rabbine kavuştuğu zaman” (Buhârî, Savm 9; Müslim, Siyam 30).
Oruç günahların bağışlanmasını sağlayan en önemli ibadetlerdendir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuşlardır; “Kim Kadir gecesini inanarak ve sevabını yalnız Allah'tan bekleyerek geçirirse önceki günahları bağışlanır. Yine kim iman ederek ve sevabını sadece Allah'tan umarak Ramazan orucunu tutarsa önceki günahları affedilir” (Buhârî, Savm 6).
Oruç tutanların Allah katındaki mevkileri pek yüksektir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuşladır: “Cennete Reyyân adında bir kapı vardır. Kıyamet gününde buradan başkaları değil yalnız oruç tutanlar girerler” (Buhârî, Savm 4).
Oruç, şekilci bir bakışla sadece yeme içme ve cinsel temasta uzak durma olarak telakki edilmemeli, gönülden bağlılık içinde tüm organlar bu ibadete katılmalıdır. Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber şöyle buyurmuşlardır: “Kim yalan sözü ve bu söze göre hareket etmeyi bırakmazsa Allah'ın onun aç ve susuz kalmasına bir ihtiyacı yoktur” (Buhârî, Savm
İmâm Gazzâlî bu konuda şöyle bir açıklama yapar: “Oruçlu hem midesini hem de cinsi isteklerini frenlemelidir. Göz, kulak, dil, el, ayak ve diğer organlar da kötülüklerden korunmalıdır. Gönül de kötü düşüncelerden arındırılmaya çalışılmalıdır. Avâmın, havâssın ve hâssü'l-havâssın olmak üzere orucun üç derecesi vardır. Birincisinde midenin isteklerine ve cinsel arzulara engel olunur. İkincisinde bunlardan başka göz, kulak, dil, el, ayak gibi uzuvların da isteklerine mani olunur. Üçüncüsünde bütün bunlara ek olarak gönlün de kötü düşüncelerine engel olunur.”
Kötülüğü emreden nefis, oruçla terbiye edilir. Kötü hırsların önüne oruçla geçilir. Hayatın hazzını, iradenin değerini en iyi biçimde oruç öğretir. Ramazan ayı değişik mevsimlere isabet ettiğinden, oruç ibadetinin aksatılmadan ve özenle ifa edilmesi, müslümanın ister yazın kavurucu sıcağında ister kışın dondurucu soğuğunda olsun her durumda Ulu Yaratıcısı'nın buyruğuna uyma hususunda samimi bir teslimiyet içinde olduğunun davranış haline getirilmiş bir ifadesi niteliğini taşır.
Mutasavvıflar hayvânî tabiatın azmasının, insan ruhunun kemâle ermesine engel olduğuna dikkat çekmişlerdir. Bedeni ruha tâbî kılmak için bedenin kuvvetini kırmak ve ruhunkini çoğaltmak gerekir. Tecrübeler göstermiştir ki, bu hususta hiçbir yol, aç ve susuz kalma, hayvani arzulardan vazgeçmek ve dili, kalbi (aklı) ve diğer organları kontrol altında tutma kadar etkili değildir. Ferdî olgunlaşmanın görünüşlerinden biri hayvani tabiatın akla ve ruha boyun eğmesidir. Bir kimsenin hayvani arzularına gem vurmak için, şartlarına rîayet ederek oruç tutması bu sonucu sağlayabilecek en etkin yollardandır. Bir kimse günah işlediğinde oruç tutarak, keffâret ve riyazetle teselli bulur, ruhunu temizler. Şu da kayda değerdir ki yememek, içmemek meleklerin şanındandır. Bu yolu gönüllü olarak izlediğinde insan gittikçe kendisini meleklere benzetir ve bunu da Allah'a itaat kasdıyla yaptığından O'na yaklaşır, O'nun rızasını elde eder ki bu bir insan için en ulvî gayedir.
Orucun beden sağlığı açısından çok yararları vardır. Oruç tutulurken organizmada depolanan besin maddeleri harcanır, sonradan bunların yerine yenileri gelir. Böylece bütün vücütta bir yenilenme olur. Karaciğerdeki şeker, deri altındaki yağlar, kas, gudde ve dalak hücrelerindeki proteinler harekete geçer. Birikmiş fazlalıklar erir, eskiyenler temizlenir, değişme imkânına kavuşur. Ancak oruç, bütün bunların üstünde olmak üzere, Allah'ın emri oldu için ve sırf onun rızasına erişme amacıyla tutulduğu takdirde gerçek anlamına kavuşur.
İstatistiklere bakılınca İslâm ülkelerinde Ramazan ayında suç oranlarında büyük azalma olduğu örülür. Çünkü oruç tutanlar artık günah ve suç işlememeye çalışmaktadırlar. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuşlardır: “Ramazan ayı gelince cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur” (Buhârî, Savm, 5; Müslim, Siyam, 1)
Gerçekten oruç ayı Müslümanlar için çok özel bir manevi atmosfer sağlar. Kur'an sedaları kulaklarda çınlar, onun manalarını açıklayan vaaz ve dini konuşmalarla İslamî şuur ayrı bir canlılık kazanır. Teravih namazları, camilerin Müslümanların hayatındaki önemini hatırlatır. Hayır faaliyetleri hızlanır, fakirlerin ve ihtiyaç sahiplerinin dertlerine daha çok eğilinir. Günlük yaşantılarını gereksiz işlerden ve faydasız konuşmalardan arındıran ve Kur'an okuma, okunan Kur'ân'ı dinleme, zikir, tesbih ve diğer ibadetlerle vakitleri değerlendirme yolunu tutan Müslümanlar gönüllerinde apayrı bir incelik, ruhlarında safiyet hissederler; iftar ve imsak vakitleri arasında gündüz gösterdiği sabır başarısını sürdürebilip denge ve ölçüyü koruyabilenler orucun ruh ve beden sağlığı açısından sağladığı faydaları açıkça görürler, zinde bir vücüda kavuşurlar.