[b] [/b]
1-[size=12] [font:fe6c=Times New Roman]Marîz bir asrın, hasta bir unsurun, alîl bir uzvun reçetesi; ittiba'-ı Kur'andır[/font].[/size][size=16]
2-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Azametli bahtsız bir kıt'anın, şanlı tali'siz bir devletin, değerli sahibsiz bir kavmin reçetesi; ittihad-ı İslâmdır.[/size][/font][size=16]
3-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, kâinatta dava-yı halk ve iddia-yı icad edemez. Zira herşey, herşeyle bağlıdır.[/size][/font][size=16]
4-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Haşirde bütün zevi-l ervahın ihyası; mevt-âlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sineğin baharda ihya ve inşasından kudrete daha ağır olamaz. Zira kudret-i ezeliye zâtiyedir; tegayyür edemez, acz tahallül edemez, avaik tedahül edemez. Onda meratib olamaz, herşey ona nisbeten birdir.[/size][/font][size=16]
5-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Sivrisineğin gözünü halkeden, Güneş'i dahi o halketmiştir.[/size][/font][size=16]
6-[/size][size=12] Pirenin midesini tanzim eden, Manzu[font:fe6c=Times New Roman]me-i Şemsiyeyi de o tanzim etmiştir.[/font][/size]
[size=16]7-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Kâinatın te'lifinde öyle bir i'caz var ki; bütün esbab-ı tabiiye farz-ı muhal olarak muktedir birer fâil-i muhtar olsalar, yine kemal-i acz ile o i'caza karşı secde ederek [/font][font:fe6c=Times New Roman][color:fe6c=#ff00ff]SUBHANEKE LA KUDRETE LENA İNNEKE ENTEL AZİZÜL HAKİM[/color][/font] diyeceklerdir.[/size][size=16]
8-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Esbaba tesir-i hakikî verilmemiş, vahdet ve celal öyle ister. Lâkin mülk cihetinde esbab dest-i kudrete perde olmuştur, izzet ve azamet öyle ister. Tâ nazar-ı zahirde, dest-i kudret mülk cihetindeki umûr-u hasise ile mübaşir görül[/font]mesin.[/size][size=16]
9-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Mahall-i taalluk-u kudret olan herşeydeki melekûtiyet ciheti şeffaftır, nezihtir.[/size][/font][size=16]
10-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Âlem-i şehadet, avalim-ül guyub üstünde tenteneli bir perdedir.[/size][/font][size=16]
11-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Bir noktayı tam yerinde icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır. Zira şu kitab-ı kebir-i kâinatın herbir harfinin, bahusus zîhayat herbir harfinin, herbir cümlesine müteveccih birer yüzü, nâzır birer gözü vardır.[/size][/font][size=16]
12-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Meşhurdur ki: Hilâl-i îde bakarlardı. Kimse birşey görmedi. İhtiyar bir zât yemin ederek "Hilâli gördüm." dedi. Halbuki gördüğü hilâl değil, kirpiğinin tekavvüs etmiş beyaz bir kılı idi. O kıl nerede? Kamer nerede? Harekât-ı zerrat nerede? Fâil-i teşkil-i enva' nerede?[/size][/font][size=16]
13-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Tabiat, misalî bir matbaadır, tâbi' değil; nakıştır, nakkaş değil; kabildir, fâil değil; mistardır, masdar değil; nizamdır, nâzım değil; kanundur, kudret değil; şeriat-ı iradiyedir, hakikat-ı hariciye değil.[/size][/font][size=16]
14-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Fıtrat-ı zîşuur olan vicdandaki incizab ve cezbe, bir hakikat-ı cazibedarın cezbesiyledir.[/size][/font][size=16]
15-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Fıtrat yalan söylemez. Bir çekirdekteki meyelan-ı nümuvv der: "Ben sünbülleneceğim, meyve vereceğim." Doğru söyler. Yumurtada bir meyelan-ı hayat var. Der: "Piliç olacağım." Biiznillah olur. Doğru söyler. Bir avuç su, meyelan-ı incimad ile der: "Fazla yer tutacağım." Metin de[/font]m[font:fe6c=Times New Roman]ir onu yalan çıkaramaz; sözünün doğruluğu demiri parçalar. Şu meyelanlar, iradeden gelen evamir-i tekviniyenin tecellileridir, cilveleridir.[/font][/size]
[size=16]16-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Karıncayı emirsiz, arıyı ya'subsuz bırakmayan kudret-i ezeliye; elbette beşeri nebisiz bırakmaz. Âlem-i şehadetteki insanlara inşikak-ı Kamer, bir mu'cize-i Ahmediye (A.S.M.) olduğu gibi, mi'rac dahi âlem-i melekûttaki melaike ve ruhaniyata karşı bir mu'cize-i kübra-yı Ahmediyedir ki; nübüvvetinin velayeti bu keramet-i bahire ile isbat edilmiştir ve o parlak zât, [/font]b[font:fe6c=Times New Roman]erk ve Kamer gibi melekûtta şu'le-feşan olmuştur.[/font][/size]
[size=16]17-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Kelime-i şehadetin iki kelâmı birbirine şahiddir. Birincisi ikincisine bürhan-ı limmîdir; ikincisi birincisine bürhan-ı innîdir.[/size][/font][size=16]
18-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Hayat, kesrette bir çeşit tecelli-i vahdettir. Onun için ittihada sevkeder. Hayat, bir şeyi herşeye mâlik eder.[/size][/font][size=16]
19-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Ruh, bir kanun-u zîvücud-u haricîdir, bir namus-u zîşuurdur. Sabit ve daim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi âlem-i emirden, sıfat-ı iradeden gelmiş, kudret ona vücud-u hissî giydirmiştir. Bir seyyale-i latifeyi o cevhere sadef etmiştir. Mevcud ruh, makul kanunun kardeşidir. İkisi hem daimî, hem âlem-i emirden gelmişlerdir. Şayet nevilerdeki kanunlara kudret-i ezeliye bir vücud-u haricî giydirseydi, ruh olurdu. Eğer ruh, vücudu çıkarsa, şuuru başından indirse, yin[/font]e lâyemut bir kanun olurdu.[/size][size=16]
20-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Ziya ile mevcudat görünür, hayat ile mevcudatın varlığı bilinir. Herbirisi birer keşşaftır.[/size][/font][size=16]
21-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Nasraniyet, ya intifa veya ıstıfa edip İslâmiyet'e karşı terk-i silâh edecektir. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı, protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı. Tekrar yırtılmağa hazırlanıyor. Ya intifa bulup sönecek veya hakikî Nasraniyetin esasını câmi' olan hakaik-i İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır.[/size]
İşte bu sırr-ı azîme, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm işaret etmiştir ki: "Hazret-i İsa nâzil olup gelecek, ümmetimden olacak, şeriatımla amel edecektir."[/font][size=16]
22-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Cumhur-u avamı, bürhandan ziyade, me'hazdaki kudsiyet imtisale sevkeder.[/size][/font][size=16]
23-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Şeriatın yüzde doksanı -zaruriyat ve müsellemat-ı diniye- birer elmas sütundur. Mesail-i içtihadiye-i hilafiye, yüzde ondur. Doksan elmas sütun, on altunun himayesine verilmez. Kitablar ve içtihadlar Kur'ana dûrbîn olmalı, âyine olmalı; gölge ve vekil olmamalı![/size][/font][size=16]
24-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Her müstaid; nefsi için içtihad edebilir, teşri'[/font] edemez.[/size][size=16]
25-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Bir fikre davet, cumhur-u ülemanın kabulüne vâbestedir. Yoksa davet bid'attır, reddedilir.[/size][/font][size=16]
26-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor. Bazan bâtıl eline gelir; hak zannederek koynunda saklar. Hakikatı kazarken, ihtiyarsız dalalet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor.[/size][/font][size=16]
27-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Birbirinden eşeff ve eltaf, kudretin çok âyineleri vardır; sudan havaya, havadan esîre, esîrden âlem-i misale, âlem-i misalden âlem-i ervaha, hattâ zamana, fikre tenevvü' ediyor. Hava âyinesinde bir kelime milyonlar kelimat olur. Kalem-i kudret, şu sırr-ı tenasülü pek acib istinsah ediyor. İn'ikas, ya hüviyeti veya hüviyetle mahiyeti tutar. Kesifin timsalleri birer meyyit-i müteharriktir. Bir ruh-u nuranînin kendi âyinelerinde olan timsalleri, birer ha[/font]y[font:fe6c=Times New Roman]y-ı murtabıttır; aynı olmasa da, gayrı da değildir.[/font][/size]
[size=16]28-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Şems hareket-i mihveriyesiyle silkinse, meyveleri düşmez; silkinmezse, yemişleri olan seyyarat düşüp dağılacaktır.[/size][/font][size=16]
29-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Nur-u fikir, ziya-yı kalb ile ışıklanıp mezcolmazsa, zulmettir, zulüm fışkırır. Gözün muzlim nehar-ı ebyazı, muzii [/size][size=7][color:fe6c=#ff0000](Haşiye)[/color][/size][size=12] leyle-i süveyda ile mezcolmazsa basarsız olduğu gibi, fikret-i beyzada süveyda-i kalb bulunmazsa, basiretsizdir.[/size][/font][size=7][color:fe6c=#ff0000]
[font:fe6c=Times New Roman](Haşiye)[/font][/color][/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman][color:fe6c=#ff0000]:[/color] Meali: Gözün gündüze benzeyen beyazı, geceye benzeyen siyahlığıyla beraber olmazsa; göz, göz olmaz.[/font][/size][size=16]
30-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] İlimde iz'an-ı kalb olmazsa, cehildir. İltizam başka, itikad başkadır.[/size][/font]
1-[size=12] [font:fe6c=Times New Roman]Marîz bir asrın, hasta bir unsurun, alîl bir uzvun reçetesi; ittiba'-ı Kur'andır[/font].[/size][size=16]
2-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Azametli bahtsız bir kıt'anın, şanlı tali'siz bir devletin, değerli sahibsiz bir kavmin reçetesi; ittihad-ı İslâmdır.[/size][/font][size=16]
3-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, kâinatta dava-yı halk ve iddia-yı icad edemez. Zira herşey, herşeyle bağlıdır.[/size][/font][size=16]
4-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Haşirde bütün zevi-l ervahın ihyası; mevt-âlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sineğin baharda ihya ve inşasından kudrete daha ağır olamaz. Zira kudret-i ezeliye zâtiyedir; tegayyür edemez, acz tahallül edemez, avaik tedahül edemez. Onda meratib olamaz, herşey ona nisbeten birdir.[/size][/font][size=16]
5-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Sivrisineğin gözünü halkeden, Güneş'i dahi o halketmiştir.[/size][/font][size=16]
6-[/size][size=12] Pirenin midesini tanzim eden, Manzu[font:fe6c=Times New Roman]me-i Şemsiyeyi de o tanzim etmiştir.[/font][/size]
[size=16]7-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Kâinatın te'lifinde öyle bir i'caz var ki; bütün esbab-ı tabiiye farz-ı muhal olarak muktedir birer fâil-i muhtar olsalar, yine kemal-i acz ile o i'caza karşı secde ederek [/font][font:fe6c=Times New Roman][color:fe6c=#ff00ff]SUBHANEKE LA KUDRETE LENA İNNEKE ENTEL AZİZÜL HAKİM[/color][/font] diyeceklerdir.[/size][size=16]
8-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Esbaba tesir-i hakikî verilmemiş, vahdet ve celal öyle ister. Lâkin mülk cihetinde esbab dest-i kudrete perde olmuştur, izzet ve azamet öyle ister. Tâ nazar-ı zahirde, dest-i kudret mülk cihetindeki umûr-u hasise ile mübaşir görül[/font]mesin.[/size][size=16]
9-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Mahall-i taalluk-u kudret olan herşeydeki melekûtiyet ciheti şeffaftır, nezihtir.[/size][/font][size=16]
10-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Âlem-i şehadet, avalim-ül guyub üstünde tenteneli bir perdedir.[/size][/font][size=16]
11-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Bir noktayı tam yerinde icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır. Zira şu kitab-ı kebir-i kâinatın herbir harfinin, bahusus zîhayat herbir harfinin, herbir cümlesine müteveccih birer yüzü, nâzır birer gözü vardır.[/size][/font][size=16]
12-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Meşhurdur ki: Hilâl-i îde bakarlardı. Kimse birşey görmedi. İhtiyar bir zât yemin ederek "Hilâli gördüm." dedi. Halbuki gördüğü hilâl değil, kirpiğinin tekavvüs etmiş beyaz bir kılı idi. O kıl nerede? Kamer nerede? Harekât-ı zerrat nerede? Fâil-i teşkil-i enva' nerede?[/size][/font][size=16]
13-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Tabiat, misalî bir matbaadır, tâbi' değil; nakıştır, nakkaş değil; kabildir, fâil değil; mistardır, masdar değil; nizamdır, nâzım değil; kanundur, kudret değil; şeriat-ı iradiyedir, hakikat-ı hariciye değil.[/size][/font][size=16]
14-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Fıtrat-ı zîşuur olan vicdandaki incizab ve cezbe, bir hakikat-ı cazibedarın cezbesiyledir.[/size][/font][size=16]
15-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Fıtrat yalan söylemez. Bir çekirdekteki meyelan-ı nümuvv der: "Ben sünbülleneceğim, meyve vereceğim." Doğru söyler. Yumurtada bir meyelan-ı hayat var. Der: "Piliç olacağım." Biiznillah olur. Doğru söyler. Bir avuç su, meyelan-ı incimad ile der: "Fazla yer tutacağım." Metin de[/font]m[font:fe6c=Times New Roman]ir onu yalan çıkaramaz; sözünün doğruluğu demiri parçalar. Şu meyelanlar, iradeden gelen evamir-i tekviniyenin tecellileridir, cilveleridir.[/font][/size]
[size=16]16-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Karıncayı emirsiz, arıyı ya'subsuz bırakmayan kudret-i ezeliye; elbette beşeri nebisiz bırakmaz. Âlem-i şehadetteki insanlara inşikak-ı Kamer, bir mu'cize-i Ahmediye (A.S.M.) olduğu gibi, mi'rac dahi âlem-i melekûttaki melaike ve ruhaniyata karşı bir mu'cize-i kübra-yı Ahmediyedir ki; nübüvvetinin velayeti bu keramet-i bahire ile isbat edilmiştir ve o parlak zât, [/font]b[font:fe6c=Times New Roman]erk ve Kamer gibi melekûtta şu'le-feşan olmuştur.[/font][/size]
[size=16]17-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Kelime-i şehadetin iki kelâmı birbirine şahiddir. Birincisi ikincisine bürhan-ı limmîdir; ikincisi birincisine bürhan-ı innîdir.[/size][/font][size=16]
18-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Hayat, kesrette bir çeşit tecelli-i vahdettir. Onun için ittihada sevkeder. Hayat, bir şeyi herşeye mâlik eder.[/size][/font][size=16]
19-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Ruh, bir kanun-u zîvücud-u haricîdir, bir namus-u zîşuurdur. Sabit ve daim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi âlem-i emirden, sıfat-ı iradeden gelmiş, kudret ona vücud-u hissî giydirmiştir. Bir seyyale-i latifeyi o cevhere sadef etmiştir. Mevcud ruh, makul kanunun kardeşidir. İkisi hem daimî, hem âlem-i emirden gelmişlerdir. Şayet nevilerdeki kanunlara kudret-i ezeliye bir vücud-u haricî giydirseydi, ruh olurdu. Eğer ruh, vücudu çıkarsa, şuuru başından indirse, yin[/font]e lâyemut bir kanun olurdu.[/size][size=16]
20-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Ziya ile mevcudat görünür, hayat ile mevcudatın varlığı bilinir. Herbirisi birer keşşaftır.[/size][/font][size=16]
21-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Nasraniyet, ya intifa veya ıstıfa edip İslâmiyet'e karşı terk-i silâh edecektir. Nasraniyet birkaç defa yırtıldı, protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı. Tekrar yırtılmağa hazırlanıyor. Ya intifa bulup sönecek veya hakikî Nasraniyetin esasını câmi' olan hakaik-i İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır.[/size]
İşte bu sırr-ı azîme, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm işaret etmiştir ki: "Hazret-i İsa nâzil olup gelecek, ümmetimden olacak, şeriatımla amel edecektir."[/font][size=16]
22-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Cumhur-u avamı, bürhandan ziyade, me'hazdaki kudsiyet imtisale sevkeder.[/size][/font][size=16]
23-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Şeriatın yüzde doksanı -zaruriyat ve müsellemat-ı diniye- birer elmas sütundur. Mesail-i içtihadiye-i hilafiye, yüzde ondur. Doksan elmas sütun, on altunun himayesine verilmez. Kitablar ve içtihadlar Kur'ana dûrbîn olmalı, âyine olmalı; gölge ve vekil olmamalı![/size][/font][size=16]
24-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Her müstaid; nefsi için içtihad edebilir, teşri'[/font] edemez.[/size][size=16]
25-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Bir fikre davet, cumhur-u ülemanın kabulüne vâbestedir. Yoksa davet bid'attır, reddedilir.[/size][/font][size=16]
26-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor. Bazan bâtıl eline gelir; hak zannederek koynunda saklar. Hakikatı kazarken, ihtiyarsız dalalet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor.[/size][/font][size=16]
27-[/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman] Birbirinden eşeff ve eltaf, kudretin çok âyineleri vardır; sudan havaya, havadan esîre, esîrden âlem-i misale, âlem-i misalden âlem-i ervaha, hattâ zamana, fikre tenevvü' ediyor. Hava âyinesinde bir kelime milyonlar kelimat olur. Kalem-i kudret, şu sırr-ı tenasülü pek acib istinsah ediyor. İn'ikas, ya hüviyeti veya hüviyetle mahiyeti tutar. Kesifin timsalleri birer meyyit-i müteharriktir. Bir ruh-u nuranînin kendi âyinelerinde olan timsalleri, birer ha[/font]y[font:fe6c=Times New Roman]y-ı murtabıttır; aynı olmasa da, gayrı da değildir.[/font][/size]
[size=16]28-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Şems hareket-i mihveriyesiyle silkinse, meyveleri düşmez; silkinmezse, yemişleri olan seyyarat düşüp dağılacaktır.[/size][/font][size=16]
29-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] Nur-u fikir, ziya-yı kalb ile ışıklanıp mezcolmazsa, zulmettir, zulüm fışkırır. Gözün muzlim nehar-ı ebyazı, muzii [/size][size=7][color:fe6c=#ff0000](Haşiye)[/color][/size][size=12] leyle-i süveyda ile mezcolmazsa basarsız olduğu gibi, fikret-i beyzada süveyda-i kalb bulunmazsa, basiretsizdir.[/size][/font][size=7][color:fe6c=#ff0000]
[font:fe6c=Times New Roman](Haşiye)[/font][/color][/size][size=12][font:fe6c=Times New Roman][color:fe6c=#ff0000]:[/color] Meali: Gözün gündüze benzeyen beyazı, geceye benzeyen siyahlığıyla beraber olmazsa; göz, göz olmaz.[/font][/size][size=16]
30-[/size][font:fe6c=Times New Roman][size=12] İlimde iz'an-ı kalb olmazsa, cehildir. İltizam başka, itikad başkadır.[/size][/font]