[font:6cdc=Franklin Gothic Medium][b]KIRKINCI MÜSLÜMAN HAZRET-İ ÖMER
[/b]Bi`setin 6. senesi Zilhicce ayı (Milâdi; 616).[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Emsalsiz kahramanlardan biri olan Hazret-i Hamza`nın Müslümanlar safına katılması ve arkasından da bir grup Müslümanın Habeşistan`a hicretleri, Kureyş müşriklerini derin derin düşündürüyordu. Hayatlarına büyük bir tedirginlik ve endişe hakim bulunuyordu.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Hepsinin zihninde karar kılmış fikir şu idi: Mutlaka şu Ebû Talib`in yetimi Muhammed`in işi bir an önce halledilmelidir.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu konuyu görüşmek üzere, Darü`n-Nedve`de toplanan Kureyş`in, hararetli ve ateşli konuşmalarından sonra, Ebû Cehil`in teklifi kabul edildi: Muhammed`in vücudu ortadan kaldırılacaktır.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu korkunç cinâyeti işlemeye kim cesaret edebilirdi? İşin içinde Hâşimoğullarının böyle bir hal vukûunda kan davası gütmeleri de söz konusu idi.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu iş için bazıları büyük va`dlerde de bulunuyordu. Meselâ Ebû Cehil; "Muhammed`i öldürecek kimseye benden 100 kızıl ve siyah deve, şu kadar altın, şu kadar gümüş v.s." diyordu.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Kimse bu korkunç kararı tatbik etme cesaretini kendisinde göremiyordu. Ama içlerinde biri vardı; uzun boylu, iri yapılı, kimseye boyun eğmez, gözünü daldan, budaktan sakınmaz, gözü pek biri. Ortaya atıldı.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Bunu ben yaparım" dedi.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bir anda bütün gözler ortaya atılan bu cesur adamın üzerine çevrildi. Baktılar: Hattaboğlu Ömer`di bu. Ömer`in bu işi yapabileceğinden emin olan Kureyşliler hep bir ağızdan, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Evet, bunu ancak sen yapabilirsin. Görelim seni" dediler. [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Ömer, artık hedefini tesbit etmişti: Doğruca Dârü`l-Erkâm`a giderek, orada Peygamber Efendimizi bulacak ve alınan kararı yerine getirecekti.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Kılıcını kuşanan Ömer, kan çanağına dönmüş gözleriyle etrafa öfkeli bakışlar savurduktan sonra, doğruca Kâbe`ye giderek tavafta bulundu. Sonra da kin, düşmanlık dolu sert adımlarla Safâ Tepesinin yolunu tutup, Dârü`l-Erkâm`a doğru yollandı.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Gidişinde bir manâ vardı, bir hedefe doğru gittiği besbelli idi. Yolda, Müslüman olmuş, fakat îmânını gizleyen akrabasından Nuaym bin Abdullah Hazretlerine rastladı. Hazret-i Nuaym, Ömer`in bu değişik tavrı karşısında sormadan edemedi:[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Nereye gidiyorsun ey Ömer?"[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Şu, dinini bırakan, Kureyş`in arasına ayrılık düşüren Muhammed`in vücudunu ortadan kaldırmaya gidiyorum!" cevabında bulunarak, maksadını gizlemeye bile lüzum görmedi.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu dehşetli karar karşısında tüyleri diken diken olan Hazret-i Nuaym, onu bu fikrinden caydırmanın yolunu aradı ve, "Vallahi, çok zor bir işe kalkışmışsın. Muhammed`in ashabı onun başı ucundan bir an dahi olsun ayrılmıyor. Ona yol bulmak çok güç. Farzet ki, bir yolunu bulup onu öldürdün. Zanneder misin ki, Abd-i Menâfoğulları senin yeryüzünde elini kolunu sallayarak dolaşmana müsâade eder?" diye konuştu.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Sert bakışlarını muhatabının üzerinde gezdiren Ömer, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Sen de mi ondan yana oluyorsun yoksa?" diye sordu. Fakat beklenmedik bir cevapla karşılaştı:[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Ya Ömer, sen beni bırak, önce ev halkına, âile efradına dön. Enişten ve amcaoğlun Said bin Zeyd ile eşi kızkardeşin Fâtıma Müslüman olup, Muhammed`in dinine tâbi olmuşlardır. Git, önce onlarla uğraş!"[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Ömer`de bir şaşkınlık bir tereddüt. Duyduklarına önce inanmak istemedi, hatta araştırma ihtiyacını bile duymaz görünerek yoluna devam etti. Ancak içine düşen şüpheyi yenemedi ve yarı yolda fikrini değiştirerek kızkardeşinin evine doğru döndü.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu sırada, fedakâr sahabî Habbab bin Eret, Hazret-i Said ile âilesi Hz. Fâtıma`ya yeni nazil olan Tâhâ Sûresini okumakta idi. Evinin önüne yaklaşan Ömer, bu sesi duydu. Kapıyı hiddetli hiddetli bir-iki çaldı. Açılmadığını görünce omuz verip kapıya yüklendi ve hışımla içeri daldı.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Hz. Fâtıma, hiddetli hiddetli kapı çalanın kardeşi Ömer olduğunu anlamış ve Kur`ân sahifelerini hemen bir tarafa kaldırmıştı. Bu arada Hz. Habbab da bir köşeye saklanıvermişti.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Ömer, öfke dolu sesiyle, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Okuduğunuz ne idi?" diye sordu. Eniştesi telaş ve heyecan dolu ifadelerle, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Birşey yok, sadece aramızda konuşuyorduk," cevabını verince, Ömer`in öfke ve hiddeti bütün bütün arttı. Mâsum mâsum duran eniştesinin yakasına yapıştı ve, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Demek duyduklarım doğru imiş; siz de Muhammed`in dinine girdiniz öyle mi?" diyerek onu yere çarptı. Hazret-i Fâtıma, kocasını kurtarmaya kalktı. Sert bir tokatla o da kendini yerde buldu. Müslümanlığını gizlemenin artık bir mânâ ifade etmeyeceğini anlayan Hazret-i Fâtıma, ayağa kalktı ve, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Elinden geleni yap, ey Ömer! Ben ve kocam artık Müslümanız. Allah ve Resûlüne îmân ettik," diye haykırdı.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu sözlerini, getirdiği "Kelime-i Şehâdet" takib etti. Ortalık bir anda bu kelimenin azamet ve haşyetiyle çınladı.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Manzara ibretli ve içler acısıydı. Bir insan, kızkardeşini "Rabbim Allah" dediği için nasıl böylesine insafsızca dövüp kan revan içinde bırakabilirdi? Kan revan içinde bırakılanın bu haline rağmen davasını haykırmaktan geri durmaması karşısında hangi katı kalb yumuşamaz ve hangi yürek insafa gelmezdi?[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Ömer, şaşırdı birden. Kalbinde dalgalanmalar meydana geldiğini hisseder gibi oldu. Daha fazla ayakta duramadı ve yere oturdu. Derin derin düşündükten sonra, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Hele getirin şu okuduklarınızı. Getirin de Muhammed`e gelen şey ne imiş göreyim" dedi. Hazret-i Fâtıma önce tereddüt gösterdi. Kardeşinin mübârek Kur`ân sahifelerine hakaret edebileceğinden korktu. Ancak Ömer, "Korkmayın" diyerek onun bu endişesini yok etti.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Kur`ân sahifeleri ancak temiz kimselere verilebilirdi. Halbuki Ömer, henüz şirk üzere bulunuyordu, dolayısıyla da mânen temiz sayılmıyordu. Bunun için Hz. Fâtıma, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Kardeşim," dedi, "sen Allah`a şerik koşulan bir inanç üzere bulunduğun için temiz sayılmazsın. Halbuki, ona ancak temiz olanlar el sürebilir. Kalk önce bir yıkan."[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Hz. Ömer, kalkıp gusletti. Bunun üzerine Hz. Fâtıma, koyduğu yerden Kur`ân sahifesini hürmetle alıp ona verdi.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Hz. Ömer kâtipti. Okuma yazma bilirdi. Eline aldığı sahifeyi başından okumaya başladı:[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Tâ hâ. Biz Kur`ân`ı sana meşakkat çekmen için indirmedik. Onu, Allah`tan korkan kimse için bir öğüt olarak indirdik. O, yeri ve yüce gökleri yaratan Zât tarafından peyderpey indirilmiştir." 250[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Ömer, hem okuyor, hem de okudukları üzerinde düşünüyordu. Kur`ân`ın ebedî ve edebî belagatı karşısında şaşkına dönmüştü. Sanki, az evvel kılıcının kabzasına yapışıp Peygamberimizin vücudunu ortadan kaldırmaya giden Ömer, o değildi. Kalbindeki katılık, yüzündeki öfke yok oluvermişti birden. Az evvel kan çanağını andıran gözleri, şimdi aydınlık saçıyordu. Yüzüyle beraber, içi de gülüyordu. Sûrenin, "Muhakkak ki Allah Benim. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et ve Beni anmak için namaz kıl" 251 âyetini okuyunca haykırdı:[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Bu ne güzel, ne şerefli, ne haşmetli bir kelâm! Bu kelâmdan daha güzel, daha tatlı bir kelâm olamaz!" [/font]
[right] [/right]
[/b]Bi`setin 6. senesi Zilhicce ayı (Milâdi; 616).[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Emsalsiz kahramanlardan biri olan Hazret-i Hamza`nın Müslümanlar safına katılması ve arkasından da bir grup Müslümanın Habeşistan`a hicretleri, Kureyş müşriklerini derin derin düşündürüyordu. Hayatlarına büyük bir tedirginlik ve endişe hakim bulunuyordu.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Hepsinin zihninde karar kılmış fikir şu idi: Mutlaka şu Ebû Talib`in yetimi Muhammed`in işi bir an önce halledilmelidir.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu konuyu görüşmek üzere, Darü`n-Nedve`de toplanan Kureyş`in, hararetli ve ateşli konuşmalarından sonra, Ebû Cehil`in teklifi kabul edildi: Muhammed`in vücudu ortadan kaldırılacaktır.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu korkunç cinâyeti işlemeye kim cesaret edebilirdi? İşin içinde Hâşimoğullarının böyle bir hal vukûunda kan davası gütmeleri de söz konusu idi.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu iş için bazıları büyük va`dlerde de bulunuyordu. Meselâ Ebû Cehil; "Muhammed`i öldürecek kimseye benden 100 kızıl ve siyah deve, şu kadar altın, şu kadar gümüş v.s." diyordu.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Kimse bu korkunç kararı tatbik etme cesaretini kendisinde göremiyordu. Ama içlerinde biri vardı; uzun boylu, iri yapılı, kimseye boyun eğmez, gözünü daldan, budaktan sakınmaz, gözü pek biri. Ortaya atıldı.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Bunu ben yaparım" dedi.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bir anda bütün gözler ortaya atılan bu cesur adamın üzerine çevrildi. Baktılar: Hattaboğlu Ömer`di bu. Ömer`in bu işi yapabileceğinden emin olan Kureyşliler hep bir ağızdan, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Evet, bunu ancak sen yapabilirsin. Görelim seni" dediler. [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Ömer, artık hedefini tesbit etmişti: Doğruca Dârü`l-Erkâm`a giderek, orada Peygamber Efendimizi bulacak ve alınan kararı yerine getirecekti.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Kılıcını kuşanan Ömer, kan çanağına dönmüş gözleriyle etrafa öfkeli bakışlar savurduktan sonra, doğruca Kâbe`ye giderek tavafta bulundu. Sonra da kin, düşmanlık dolu sert adımlarla Safâ Tepesinin yolunu tutup, Dârü`l-Erkâm`a doğru yollandı.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Gidişinde bir manâ vardı, bir hedefe doğru gittiği besbelli idi. Yolda, Müslüman olmuş, fakat îmânını gizleyen akrabasından Nuaym bin Abdullah Hazretlerine rastladı. Hazret-i Nuaym, Ömer`in bu değişik tavrı karşısında sormadan edemedi:[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Nereye gidiyorsun ey Ömer?"[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Şu, dinini bırakan, Kureyş`in arasına ayrılık düşüren Muhammed`in vücudunu ortadan kaldırmaya gidiyorum!" cevabında bulunarak, maksadını gizlemeye bile lüzum görmedi.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu dehşetli karar karşısında tüyleri diken diken olan Hazret-i Nuaym, onu bu fikrinden caydırmanın yolunu aradı ve, "Vallahi, çok zor bir işe kalkışmışsın. Muhammed`in ashabı onun başı ucundan bir an dahi olsun ayrılmıyor. Ona yol bulmak çok güç. Farzet ki, bir yolunu bulup onu öldürdün. Zanneder misin ki, Abd-i Menâfoğulları senin yeryüzünde elini kolunu sallayarak dolaşmana müsâade eder?" diye konuştu.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Sert bakışlarını muhatabının üzerinde gezdiren Ömer, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Sen de mi ondan yana oluyorsun yoksa?" diye sordu. Fakat beklenmedik bir cevapla karşılaştı:[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Ya Ömer, sen beni bırak, önce ev halkına, âile efradına dön. Enişten ve amcaoğlun Said bin Zeyd ile eşi kızkardeşin Fâtıma Müslüman olup, Muhammed`in dinine tâbi olmuşlardır. Git, önce onlarla uğraş!"[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Ömer`de bir şaşkınlık bir tereddüt. Duyduklarına önce inanmak istemedi, hatta araştırma ihtiyacını bile duymaz görünerek yoluna devam etti. Ancak içine düşen şüpheyi yenemedi ve yarı yolda fikrini değiştirerek kızkardeşinin evine doğru döndü.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu sırada, fedakâr sahabî Habbab bin Eret, Hazret-i Said ile âilesi Hz. Fâtıma`ya yeni nazil olan Tâhâ Sûresini okumakta idi. Evinin önüne yaklaşan Ömer, bu sesi duydu. Kapıyı hiddetli hiddetli bir-iki çaldı. Açılmadığını görünce omuz verip kapıya yüklendi ve hışımla içeri daldı.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Hz. Fâtıma, hiddetli hiddetli kapı çalanın kardeşi Ömer olduğunu anlamış ve Kur`ân sahifelerini hemen bir tarafa kaldırmıştı. Bu arada Hz. Habbab da bir köşeye saklanıvermişti.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Ömer, öfke dolu sesiyle, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Okuduğunuz ne idi?" diye sordu. Eniştesi telaş ve heyecan dolu ifadelerle, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Birşey yok, sadece aramızda konuşuyorduk," cevabını verince, Ömer`in öfke ve hiddeti bütün bütün arttı. Mâsum mâsum duran eniştesinin yakasına yapıştı ve, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Demek duyduklarım doğru imiş; siz de Muhammed`in dinine girdiniz öyle mi?" diyerek onu yere çarptı. Hazret-i Fâtıma, kocasını kurtarmaya kalktı. Sert bir tokatla o da kendini yerde buldu. Müslümanlığını gizlemenin artık bir mânâ ifade etmeyeceğini anlayan Hazret-i Fâtıma, ayağa kalktı ve, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Elinden geleni yap, ey Ömer! Ben ve kocam artık Müslümanız. Allah ve Resûlüne îmân ettik," diye haykırdı.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Bu sözlerini, getirdiği "Kelime-i Şehâdet" takib etti. Ortalık bir anda bu kelimenin azamet ve haşyetiyle çınladı.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Manzara ibretli ve içler acısıydı. Bir insan, kızkardeşini "Rabbim Allah" dediği için nasıl böylesine insafsızca dövüp kan revan içinde bırakabilirdi? Kan revan içinde bırakılanın bu haline rağmen davasını haykırmaktan geri durmaması karşısında hangi katı kalb yumuşamaz ve hangi yürek insafa gelmezdi?[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Ömer, şaşırdı birden. Kalbinde dalgalanmalar meydana geldiğini hisseder gibi oldu. Daha fazla ayakta duramadı ve yere oturdu. Derin derin düşündükten sonra, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Hele getirin şu okuduklarınızı. Getirin de Muhammed`e gelen şey ne imiş göreyim" dedi. Hazret-i Fâtıma önce tereddüt gösterdi. Kardeşinin mübârek Kur`ân sahifelerine hakaret edebileceğinden korktu. Ancak Ömer, "Korkmayın" diyerek onun bu endişesini yok etti.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Kur`ân sahifeleri ancak temiz kimselere verilebilirdi. Halbuki Ömer, henüz şirk üzere bulunuyordu, dolayısıyla da mânen temiz sayılmıyordu. Bunun için Hz. Fâtıma, [/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Kardeşim," dedi, "sen Allah`a şerik koşulan bir inanç üzere bulunduğun için temiz sayılmazsın. Halbuki, ona ancak temiz olanlar el sürebilir. Kalk önce bir yıkan."[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Hz. Ömer, kalkıp gusletti. Bunun üzerine Hz. Fâtıma, koyduğu yerden Kur`ân sahifesini hürmetle alıp ona verdi.[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Hz. Ömer kâtipti. Okuma yazma bilirdi. Eline aldığı sahifeyi başından okumaya başladı:[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Tâ hâ. Biz Kur`ân`ı sana meşakkat çekmen için indirmedik. Onu, Allah`tan korkan kimse için bir öğüt olarak indirdik. O, yeri ve yüce gökleri yaratan Zât tarafından peyderpey indirilmiştir." 250[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]Ömer, hem okuyor, hem de okudukları üzerinde düşünüyordu. Kur`ân`ın ebedî ve edebî belagatı karşısında şaşkına dönmüştü. Sanki, az evvel kılıcının kabzasına yapışıp Peygamberimizin vücudunu ortadan kaldırmaya giden Ömer, o değildi. Kalbindeki katılık, yüzündeki öfke yok oluvermişti birden. Az evvel kan çanağını andıran gözleri, şimdi aydınlık saçıyordu. Yüzüyle beraber, içi de gülüyordu. Sûrenin, "Muhakkak ki Allah Benim. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et ve Beni anmak için namaz kıl" 251 âyetini okuyunca haykırdı:[/font]
[font:6cdc=Franklin Gothic Medium]"Bu ne güzel, ne şerefli, ne haşmetli bir kelâm! Bu kelâmdan daha güzel, daha tatlı bir kelâm olamaz!" [/font]
[right] [/right]