Osman b. Affân b. Ebil-As b. Ümeyye b. Abdi's-sems b. Abdi Menaf el-Kuresî el-Emevî; Rasid Halifelerin üçüncüsü. Ümeyyeogullari ailesine mensup olup, nesebi besinci ceddi olan Abdi Menaf'ta Resulullah (s.a.s) ile birlesmektedir. Fil olayindan alti sene sonra Mekke'de dogmustur. Annesi, Erva binti Küreyz b. Rebia b. Habib b. Abdi sems'tir. Büyükannesi ise Resulullah (s.a.s)'in halasi Abdülmuttalib'in kizi Beyda'dir. Künyesi, "Ebû Abdullah'tir. Ona, "Ebu Amr" ve "Ebu Leyla" da denilirdi (Ibnul-Hacer el-Askalânî, el-isabe fi Temyîzi's-Sahabe, Bagdat t.y., II, 462; Ibnül Esîr, Üsdül-gâbe, III, 584-585; Celaleddin Suyûtî, Târihul-Hulefâ, Beyrut 1986, 165).
Resulullah (s.a.s) risaletle görevlendirildiginde Osman (r.a) otuz dört yaslarindaydi. O, ilk iman edenler arasindadir. Ebû Bekir (r.a), güvendigi kimseleri Islâma davette yogun gayret göstermekteydi. Onun bu çalismalari neticesinde, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah ve Osman b. Affân iman etmIslerdi. Hz. Osman, cahiliyye döneminde de Hz. Ebû Bekir'in samimi bir arkadasi idi (Siretu Ibn ishak, istanbul 1981,121; Üsdü'l-Gâbe, ayni yer; Askalanî, ayni yer). Hz. Osman, iman ettigi zaman bunu duyan amcasi Hakem b. Ebil-Âs onu sikica baglayarak hapsetmis ve eski dinine dönmezse asla serbest birakmayacagini söylemisti. Hz. Osman (r.a) ebediyyen dininden dönmeyecegini söyleyince, kararliligini gören amcasi onu serbest birakmisti (Suyûtî, 168). Pesinden o, Resulullah (s.a.s)'in kizi Rukayye ile evlenmisti. Bazi tarihçiler bu evliligin Peygamber'in risaletle görevlendirilmesinden önce oldugunu kaydederler (Suyûtî, a.g.e., 165).
Mekkeli müsriklerin iman edenlere yönelttikleri baski ve iskenceler yogunlasip çekilmez bir hal alinca, Resulullah (s.a.s), ashabina Habesistan'a hicret etmeleri tavsiyesinde bulunmustu. Hz. Osman'in Habesistan'a ilk hicret edenler arasinda oldugu hakkinda kaynaklar ittifak halindedirler. Ibn Hacer birçok sahabiye dayandirarak Hz. Osman'in, esi Rukayye ile birlikte Habesistan'a hicret eden ilk kimse oldugunu kaydetmektedir (Ibn Hacer, ayni yer). Mekkelilerin iman ettiklerine dair yanlis bir haberin Habesistan'a ulasmasiyla birlikte muhacirlerden bir bölümü Mekke'ye geri dönmüstü. Hz. Osman da geri dönenler arasindaydi. Ancak onlar kendilerine ulasan haberin asilsiz olduguna sahit olduklarinda tekrar Habesistana gitmek için yola çiktilar. Hz. Osman, hareket etmeden önce Resulullah (s.a.s)'e söyle demisti: "Ya Resulullah! Bir defa hicret ettik. Bu Necasi'ye ikinci hicretimiz oluyor. Ancak siz bizimle degilsiniz". Resulullah (s.a.s) ona; "Siz Allah'a ve bana hicret edenlersiniz. Bu iki hicretin tamami sizindir" karsiligini vermisti. Bunun üzerine o; "Bu bize yeter ya Resulullah" dedi (Ibn Sa'd, Tabakatül-Kübra, Beyrut t.y., I, 207).
Hz. Osman (r.a), ikinci olarak hicret ettigi Habesistan'da bir müddet kaldiktan sonra Mekke'ye geri döndü. Resulullah (s.a.s), Medine'ye hicret etmekle emrolundugunda, Hz. Osman diger müslümanlarla birlikte Medine'ye hicret etti. O, Medine'ye ulastigi zaman Hassan b. Sabit'in kardesi Evs b. Sabit'e konuk olmustu. Bundan dolayi Hassan, onu çok severdi (Ibnül-Esîr, Üsdül-Gâbe, 585; Ibn Sa'd, a.g.e., 55-56).
Bir yahudinin mülkiyetinde olan Rume kuyusunu yirmi bin dirheme satin alarak bütün müslümanlarin istifadesine sunmustu. Bu kuyunun müslümanlar için ne kadar önemli oldugu Resulullah (s.a.s)'in su sözünden anlasilmaktadir: "Rume kuyusunu kim açarsa, ona Cennet vardir" (Buharî, Fezailu'l-Ashab, 47).
Hz. Osman, hanimi Rukayye agir hasta oldugu için, Resulullah (s.a.s)'in izniyle Bedir savasindan geri kalmisti. Rukayye ordu Bedir'de bulundugu esnada vefat etmis, müslümanlarin zaferinin müjdesi Medine'ye ulastigi gün topraga verilmisti. Fiili olarak Bedir'de bulunmamis olmakla birlikte Resulullah (s.a.s) onu Bedir'e katilanlardan saymis ve ganimetten ona da pay ayirmisti (Üsdül-Gâbe, III, 586; Suyutî, a.g.e., 165; H.i.Hasan, Tarihu'l-Islâm, I, 256).
Hz. Osman Bedir savasi hariç, müsriklerle ve Islâm düsmanlariyla yapilan bütün savaslara katilmistir.
Rukayye'nin vefat edisinden sonra Resulullah (s.a.s), Hz. Osman'i diger kizi Ümmü Gülsüm ile evlendirdi. Hicretin dokuzuncu yilinda Ümmü Gülsüm vefat ettiginde Resulullah (s.a.s) söyle buyurmustu: "Eger kirk tane kizim olsaydi birbiri pesinden hiç bir tane kalmayana kadar onlari Osman'la evlendirirdim" ve yine Hz. Osman'a "Üçüncü bir kizim olsaydi muhakkak ki seninle evlendirirdim" demisti (Üsdül-Gâbe, ayni yer). Resulullah (s.a.s)'in iki kiziyla evlenmis oldugu için iki nûr sahibi anlaminda, "Zi'n-Nureyn" lakabiyla anilir olmustur. Zatü'r-Rika ve Gatafan seferlerinde Resulullah (s.a.s), onu Medine'de yerine vekil birakmistir (Suyuti, a.g.e., 165).
Hz. Osman'in Habesistan'a hicreti esnasinda Hz. Rukayye'den dogan Abdullah adindaki oglu, Medine'ye hicretin dördüncü yilinda bir horozun yüzünü gözünü tirmalamasi sonucunda hastalanarak vefat etti. Abdullah, vefat ettiginde alti yasinda idi (Ibn Sa'd, a.g.e., III, 53, 54).
Hicretin altinci yilinda müslümanlar, Umre yapmak için Mekke'ye hareket ettiklerinde, Hz. Osman da onlarin arasindaydi. Ancak, putperest Mekke yönetimi, müslümanlari Mekke'ye sokmama karari almisti. Bunun üzerine Hudeybiye'de karargah kuran Resulullah (s.a.s), müsriklerle diyalog kurarak, maksatlarinin yalnizca umre yapmak oldugunu onlara bildirmek istiyordu. Resulullah (s.a.s), bu is için Hz. Ömer'i görevlendirmek istemis, ancak Hz. Ömer, bir takim geçerli sebepler ileri sürerek Hz. Osman'in daha uygun oldugunu söylemisti. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s), elçilik görevini Hz. Osman'a verdi. Daha önce elçi gönderilen Hiras b. Umeyye el-Ka'bî'yi Mekkeliler öldürmek istemIslerdi (Ibn Sa'd, a.g.e., II, 96). Müsriklerin hirçin davranIslari böyle bir elçiligi tehlikeli bir hale sokuyordu. Resulullah (s.a.s), Hz. Osman (r.a)'a söyle dedi: "Git ve Kureys'e haber ver ki, biz buraya hiç kimse ile savasmaya gelmedik. Sadece su Beyt'i ziyaret ve onun haremligine saygi göstermek için geldik ve getirdigimiz kurbanlik develeri kesip dönecegiz ". Hz. Osman (r.a), Mekke'ye gidip, müsriklere bu hususlari bildirdi. Ancak onlar; "Bu asla olmaz. Mekke'ye giremezsiniz" karsiligini verdiler. Onlarin red cevabi Islâm kârargahina Osman (r.a)'in öldürüldügü seklinde ulasti. Onun dönüsünün gecikmesi bu haberi destekler nitelikteydi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s), yanindaki bütün müslümanlari, ölmek pahasina müsriklerle çarpismak üzere, bey'ata çagirdi. Bey'atu'r-Ridvan adiyla tarihe geçen bu bey'atlasmada Resulullah (s.a.s) sol elini sag elinin üzerine koyarak, "Osman Allah'in ve Resulünün isi için gitmistir" dedi ve onun adina da bey'at etti. Müsrikler bu durumdan korkuya kapildiklari için anlasma yolunu tercih etmIslerdi (Ibn Sa'd, II, 96, 97). Hz. Osman, bu arada Mekke'deki güçsüz müslümanlarla görüsmüs ve onlari Islâm'in yakinda gerçeklesecek olan fethiyle teselli etmisti (Asim Köksal, Islâm Tarihi, VI, 177).
Müsrikler, Osman (r.a)'a isterse Kâ'be'yi tavaf edebilecegini bildirmIsler, ancak o, Resulullah (s.a.s) tavaf etmeden, kendisinin de tavaf etmeyecegi cevabini vermisti. Hudeybiye'de bulunan sahabiler ise Resulullaha: "Osman Beytullah'a kavustu, onu tavaf etti; ne mutlu ona" dediklerinde Resulullah (s.a.s); "Beytullah'i biz tavaf etmedikçe, Osman da tavaf etmez buyurmustur" (Vakidî'den naklen, A. Köksal, a.g.e., 178-179).
Hz. Osman, Medine dönemi boyunca sürekli Resulullah (s.a.s) ile birlikte olmaya gayret gösterdi. Ashabin en zenginlerinden biri olmasi, onun Islâma ve müslümanlara herkesten çok maddi yardimda bulunmasini sagladi. Bilhassa kâfirler üzerine sefere çikan ordularin techiz edilmesinde asiri derecede cömert davrandigi görülmektedir. Tarihçiler onun Ceys'ul-Usra diye adlandirilan Tebük seferine çikacak ordunun techiz edilmesine yaptigi katkiyi övgüyle zikretmektedirler. O, bu ordunun yaklasik üçte birini tek basina techiz etmistir. Asker sayisinin otuz bin kisi oldugu göz önüne alinirsa bu meblagin büyüklügü rahatça anlasilir. Yaptigi yardimin dökümü söyledir: Gerekli takimlariyla birlikte dokuz yüz elli deve ve yüz at, bunlarin süvarilerinin teçhizati, on bin dinar nakit para (A. Köksal, IX,162). Onun bu davranisindan çok memnun olan Resulullah (s.a.s); "Ey Allah'im! Ben Osman'dan raziyim. Sen de razi ol" (Ibn Hisam, Sîre, IV,161) diyerek duada bulunmus ve; Bundan sonra Osman'a Isledikleri için bir sorumluluk yoktur" (Suyûtî, a.g.e.,169) demistir.
Resulullah (s.a.s) risaletle görevlendirildiginde Osman (r.a) otuz dört yaslarindaydi. O, ilk iman edenler arasindadir. Ebû Bekir (r.a), güvendigi kimseleri Islâma davette yogun gayret göstermekteydi. Onun bu çalismalari neticesinde, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah ve Osman b. Affân iman etmIslerdi. Hz. Osman, cahiliyye döneminde de Hz. Ebû Bekir'in samimi bir arkadasi idi (Siretu Ibn ishak, istanbul 1981,121; Üsdü'l-Gâbe, ayni yer; Askalanî, ayni yer). Hz. Osman, iman ettigi zaman bunu duyan amcasi Hakem b. Ebil-Âs onu sikica baglayarak hapsetmis ve eski dinine dönmezse asla serbest birakmayacagini söylemisti. Hz. Osman (r.a) ebediyyen dininden dönmeyecegini söyleyince, kararliligini gören amcasi onu serbest birakmisti (Suyûtî, 168). Pesinden o, Resulullah (s.a.s)'in kizi Rukayye ile evlenmisti. Bazi tarihçiler bu evliligin Peygamber'in risaletle görevlendirilmesinden önce oldugunu kaydederler (Suyûtî, a.g.e., 165).
Mekkeli müsriklerin iman edenlere yönelttikleri baski ve iskenceler yogunlasip çekilmez bir hal alinca, Resulullah (s.a.s), ashabina Habesistan'a hicret etmeleri tavsiyesinde bulunmustu. Hz. Osman'in Habesistan'a ilk hicret edenler arasinda oldugu hakkinda kaynaklar ittifak halindedirler. Ibn Hacer birçok sahabiye dayandirarak Hz. Osman'in, esi Rukayye ile birlikte Habesistan'a hicret eden ilk kimse oldugunu kaydetmektedir (Ibn Hacer, ayni yer). Mekkelilerin iman ettiklerine dair yanlis bir haberin Habesistan'a ulasmasiyla birlikte muhacirlerden bir bölümü Mekke'ye geri dönmüstü. Hz. Osman da geri dönenler arasindaydi. Ancak onlar kendilerine ulasan haberin asilsiz olduguna sahit olduklarinda tekrar Habesistana gitmek için yola çiktilar. Hz. Osman, hareket etmeden önce Resulullah (s.a.s)'e söyle demisti: "Ya Resulullah! Bir defa hicret ettik. Bu Necasi'ye ikinci hicretimiz oluyor. Ancak siz bizimle degilsiniz". Resulullah (s.a.s) ona; "Siz Allah'a ve bana hicret edenlersiniz. Bu iki hicretin tamami sizindir" karsiligini vermisti. Bunun üzerine o; "Bu bize yeter ya Resulullah" dedi (Ibn Sa'd, Tabakatül-Kübra, Beyrut t.y., I, 207).
Hz. Osman (r.a), ikinci olarak hicret ettigi Habesistan'da bir müddet kaldiktan sonra Mekke'ye geri döndü. Resulullah (s.a.s), Medine'ye hicret etmekle emrolundugunda, Hz. Osman diger müslümanlarla birlikte Medine'ye hicret etti. O, Medine'ye ulastigi zaman Hassan b. Sabit'in kardesi Evs b. Sabit'e konuk olmustu. Bundan dolayi Hassan, onu çok severdi (Ibnül-Esîr, Üsdül-Gâbe, 585; Ibn Sa'd, a.g.e., 55-56).
Bir yahudinin mülkiyetinde olan Rume kuyusunu yirmi bin dirheme satin alarak bütün müslümanlarin istifadesine sunmustu. Bu kuyunun müslümanlar için ne kadar önemli oldugu Resulullah (s.a.s)'in su sözünden anlasilmaktadir: "Rume kuyusunu kim açarsa, ona Cennet vardir" (Buharî, Fezailu'l-Ashab, 47).
Hz. Osman, hanimi Rukayye agir hasta oldugu için, Resulullah (s.a.s)'in izniyle Bedir savasindan geri kalmisti. Rukayye ordu Bedir'de bulundugu esnada vefat etmis, müslümanlarin zaferinin müjdesi Medine'ye ulastigi gün topraga verilmisti. Fiili olarak Bedir'de bulunmamis olmakla birlikte Resulullah (s.a.s) onu Bedir'e katilanlardan saymis ve ganimetten ona da pay ayirmisti (Üsdül-Gâbe, III, 586; Suyutî, a.g.e., 165; H.i.Hasan, Tarihu'l-Islâm, I, 256).
Hz. Osman Bedir savasi hariç, müsriklerle ve Islâm düsmanlariyla yapilan bütün savaslara katilmistir.
Rukayye'nin vefat edisinden sonra Resulullah (s.a.s), Hz. Osman'i diger kizi Ümmü Gülsüm ile evlendirdi. Hicretin dokuzuncu yilinda Ümmü Gülsüm vefat ettiginde Resulullah (s.a.s) söyle buyurmustu: "Eger kirk tane kizim olsaydi birbiri pesinden hiç bir tane kalmayana kadar onlari Osman'la evlendirirdim" ve yine Hz. Osman'a "Üçüncü bir kizim olsaydi muhakkak ki seninle evlendirirdim" demisti (Üsdül-Gâbe, ayni yer). Resulullah (s.a.s)'in iki kiziyla evlenmis oldugu için iki nûr sahibi anlaminda, "Zi'n-Nureyn" lakabiyla anilir olmustur. Zatü'r-Rika ve Gatafan seferlerinde Resulullah (s.a.s), onu Medine'de yerine vekil birakmistir (Suyuti, a.g.e., 165).
Hz. Osman'in Habesistan'a hicreti esnasinda Hz. Rukayye'den dogan Abdullah adindaki oglu, Medine'ye hicretin dördüncü yilinda bir horozun yüzünü gözünü tirmalamasi sonucunda hastalanarak vefat etti. Abdullah, vefat ettiginde alti yasinda idi (Ibn Sa'd, a.g.e., III, 53, 54).
Hicretin altinci yilinda müslümanlar, Umre yapmak için Mekke'ye hareket ettiklerinde, Hz. Osman da onlarin arasindaydi. Ancak, putperest Mekke yönetimi, müslümanlari Mekke'ye sokmama karari almisti. Bunun üzerine Hudeybiye'de karargah kuran Resulullah (s.a.s), müsriklerle diyalog kurarak, maksatlarinin yalnizca umre yapmak oldugunu onlara bildirmek istiyordu. Resulullah (s.a.s), bu is için Hz. Ömer'i görevlendirmek istemis, ancak Hz. Ömer, bir takim geçerli sebepler ileri sürerek Hz. Osman'in daha uygun oldugunu söylemisti. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s), elçilik görevini Hz. Osman'a verdi. Daha önce elçi gönderilen Hiras b. Umeyye el-Ka'bî'yi Mekkeliler öldürmek istemIslerdi (Ibn Sa'd, a.g.e., II, 96). Müsriklerin hirçin davranIslari böyle bir elçiligi tehlikeli bir hale sokuyordu. Resulullah (s.a.s), Hz. Osman (r.a)'a söyle dedi: "Git ve Kureys'e haber ver ki, biz buraya hiç kimse ile savasmaya gelmedik. Sadece su Beyt'i ziyaret ve onun haremligine saygi göstermek için geldik ve getirdigimiz kurbanlik develeri kesip dönecegiz ". Hz. Osman (r.a), Mekke'ye gidip, müsriklere bu hususlari bildirdi. Ancak onlar; "Bu asla olmaz. Mekke'ye giremezsiniz" karsiligini verdiler. Onlarin red cevabi Islâm kârargahina Osman (r.a)'in öldürüldügü seklinde ulasti. Onun dönüsünün gecikmesi bu haberi destekler nitelikteydi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s), yanindaki bütün müslümanlari, ölmek pahasina müsriklerle çarpismak üzere, bey'ata çagirdi. Bey'atu'r-Ridvan adiyla tarihe geçen bu bey'atlasmada Resulullah (s.a.s) sol elini sag elinin üzerine koyarak, "Osman Allah'in ve Resulünün isi için gitmistir" dedi ve onun adina da bey'at etti. Müsrikler bu durumdan korkuya kapildiklari için anlasma yolunu tercih etmIslerdi (Ibn Sa'd, II, 96, 97). Hz. Osman, bu arada Mekke'deki güçsüz müslümanlarla görüsmüs ve onlari Islâm'in yakinda gerçeklesecek olan fethiyle teselli etmisti (Asim Köksal, Islâm Tarihi, VI, 177).
Müsrikler, Osman (r.a)'a isterse Kâ'be'yi tavaf edebilecegini bildirmIsler, ancak o, Resulullah (s.a.s) tavaf etmeden, kendisinin de tavaf etmeyecegi cevabini vermisti. Hudeybiye'de bulunan sahabiler ise Resulullaha: "Osman Beytullah'a kavustu, onu tavaf etti; ne mutlu ona" dediklerinde Resulullah (s.a.s); "Beytullah'i biz tavaf etmedikçe, Osman da tavaf etmez buyurmustur" (Vakidî'den naklen, A. Köksal, a.g.e., 178-179).
Hz. Osman, Medine dönemi boyunca sürekli Resulullah (s.a.s) ile birlikte olmaya gayret gösterdi. Ashabin en zenginlerinden biri olmasi, onun Islâma ve müslümanlara herkesten çok maddi yardimda bulunmasini sagladi. Bilhassa kâfirler üzerine sefere çikan ordularin techiz edilmesinde asiri derecede cömert davrandigi görülmektedir. Tarihçiler onun Ceys'ul-Usra diye adlandirilan Tebük seferine çikacak ordunun techiz edilmesine yaptigi katkiyi övgüyle zikretmektedirler. O, bu ordunun yaklasik üçte birini tek basina techiz etmistir. Asker sayisinin otuz bin kisi oldugu göz önüne alinirsa bu meblagin büyüklügü rahatça anlasilir. Yaptigi yardimin dökümü söyledir: Gerekli takimlariyla birlikte dokuz yüz elli deve ve yüz at, bunlarin süvarilerinin teçhizati, on bin dinar nakit para (A. Köksal, IX,162). Onun bu davranisindan çok memnun olan Resulullah (s.a.s); "Ey Allah'im! Ben Osman'dan raziyim. Sen de razi ol" (Ibn Hisam, Sîre, IV,161) diyerek duada bulunmus ve; Bundan sonra Osman'a Isledikleri için bir sorumluluk yoktur" (Suyûtî, a.g.e.,169) demistir.