[b]Soru
[/b]Korsan cd ve kiitap hakında gönderiliş soruların cevplarını okudum. İki tane görüş vardı biri (ençok bu fetva verilmiş) Halil GÜNENÇ Hocanın diğeri Diyanet İşlerinin verdiği fetva. İkisinin yorumlayışı ticaret maksadı olmadan kullanan bizler için çok farklı cevaplardı. Biz korsan cd almakla bunun ticaretini yapanlara destek olp suçlarına ortak olmuyormuyz? Sonra program veya filmi hazırlayanların emeğine saygızılık etmiyor muyuz?

[b]Cevabımız

[/b]Değerli Kardeşimiz;


Teyp, video kasetlerinin, mp 3 ve cd lerin de telif hakkı vardır. Bunlarda eser olduklarına göre, eser olmaları bakımından bunlar için de telif hakkı vardır.

Ancak ticaret kastı olmaksızın tek bir kaset, video, cd veya vcd çekimi söz konusuysa, iş değişir. Örfen buna bir şey denmez.

Ticaret yapmak maksadıyla külliyetli bir miktarda çoğaltma olmuşsa telif ücreti ödemeye tabi olur.

Ticaret kastı olmaksızın bir tane kopyalamak dinen haram değildir. Ancak kanunlarına göre yasaklanmışsa kanunlara uymak gerekir. Bu sebebten tavsiye etmiyoruz. Korsan video ve cd lerin de telif hakkı olduğunu bunun ticaretini yapan insanların bunun telif ücretini ödemesi gerektiğini ve aksi halde bunun ticaretini yapan şahsın mesul olduğunu ifade edelim. Ancak ticaret kastı olmaksızın bir tek cd çoğaltan kişi bundan mesul olmaz. Çünkü malın ticaretini yapmamaktadır.

Ayrıca çalıntı malı almakla bu aynı değildir. Mesela birisi bir kitabı çalıp satması başkadır. O kitaptaki bilgileri satın aldığı bir kağıda yazıp satması başkadır. Siz o çalıntı mala değil kişinin kendi parası ile aldığı kağıda para vermektesiniz. Ayrıca devletin yasakladığı her şey haram olmayacağı gibi yasaklamadığı her şey de helal olmaz.

Zaten bu tür konular suistimale açık olduğu için korsan cd lerin alınmasını tavsiye etmiyoruz.

Telîf, her hangi bir yazarın kendi görüşlerini yazmak veya başkalarından iktibaslar etmek ve kendinden de bir şeyler eklemek suretiyle bir eser meydana getirmesidir. Burada eserden kastettiğimiz, uzun veya kısa, geniş ya da dar hacimli bir metin veya ibaredir.

Tercüme ise, herhangi bir eseri bir lisandan başka bir lisana çevirmek, aktarmak mânâlarına gelmektedir. Tercüme edilen eserde, sadece lafız mütercime mânâ ise müellifine (yazarına) aittir. Telif edilen eserdeyse, lafız ve mânâ müellife aittir, ancak müellif eserini meydana getirirken başka kimselerin eserlerinden iktibaslar etmek yoluyla yararlanmış da olabilir.

İslâm hukukuna göre alışverişin rükünleri beştir:

1) Bayi, yani satıcı,

2) Müşteri, yani alıcı,

3) Müsmen, yani satılık mal,

4) Semen, yani satılan malın bedeli,

5) Sîga, yani îcâb ve kabul.

Bu beş rüknün veya bunlardan birkaçının ya da birinin eksik olması halinde yapılan bir alış veriş, İslâm hukukuna göre sahih değildir. Bu rükünlerden her birinin de kendine has birtakım şartları vardır. Burada bu şartları tek tek açıklamaya kalkışacak olursak söz çok uzar.

Bunun için sadece sorunuzu gayet yakından ilgilendiren üçüncü rüknün, yani müsmen dediğimiz satılık malın üzerinde birazcık durmak istiyorum. Satılık mal demek, Hanefi fıkhına göre elle tutulan, gözle görülen yararlı bir meta demektir. Şayet bir şey elle tutulup gözle görülmüyorsa, faydalı da değilse fıkhen buna mal denilmez. Ed-Durru'l-Muntekâ, İbnu Abidîn ve diğer Hanefi fıkıh kitaplarının tümü bunu böylece ifâde etmektedirler.

Şuf a Hakkı bunlardan birisidir. Meselâ birinin bir arsada sizinle ortaklığı veya komşuluğu vardır, sizin kendi hissenizi ya da arsanızı satmaya kalkışmanız halinde o ortağınızın veya komşunuzun müdahale edip sattığınız arsanın bedelini vererek onu satın alma hakkı vardır ki buna Şuf a Hakkı denir. İslâm'a göre Şuf a hakkı satılamaz.

Yani Şuf a Hakkına sahip olan bir kimse, bu hakkını bir başkasına satamaz. Çünkü hukuku mücerrededendir, elle tutulup gözle görülmeyen bir haktır. İşte telif hakkı da bu kabil haklardandır. Elle tutulup gözle görülmeyen bir haktır. Bir kitap, satılabilir. Ben başkasının yazdığı bir kitabı veya kendi yazdığım bir kitabı, elle yazmak suretiyle kopye etsem, istinsah etsem; o kopyeyi, o nüshayı başkasına satabilirim. Burada satış sözkonusudur. Çünkü orada elle tutulan gözle görülen bir mal vardır. Ama telif hakkı dediğimiz şey, yukarıda tarifi geçen hukuku mücerrededendir ve onun satışı olamaz. Çünkü bu, mal tarifi içine giren birşey değildir.

Buna göre ben, elimde bulunan herhangi bir eserin fotokopisini çektirebilir veya tab ettirebilirim. Çünkü benim elimde bir kitap vardır ve ben o kitabın maliki olduğum için kendi malım olan bu kitabı istediğim usulle çoğaltıp satabilirim. Yalnız zamanın âlimleri malın tarifini genişleterek elle tutulmayan ve gözle görülmeyen şey faydalı olduktan sonra malın şümulüne almışlar, tercüme ve icad gibi şeylerin haklarının satışını caiz görüyorlar. Şafii kitapları da menfâati mal sayıyor.

Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar I