MÜ'MİNforum βeta

Merhaba ziyaretçi, Öncelikle sitemize hoşgeldiniz. Ben robot moderatör olarak siteden daha fazla yararlanmanız için sitemize üye olmanızı öneririm. İyi eğlenceler.


MUMİN FORUM


MÜ'MİNforum βeta

Merhaba ziyaretçi, Öncelikle sitemize hoşgeldiniz. Ben robot moderatör olarak siteden daha fazla yararlanmanız için sitemize üye olmanızı öneririm. İyi eğlenceler.


MUMİN FORUM

MÜ'MİNforum βeta
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

MÜ'MİNforum βetaGiriş yap

beta versiyon


descriptionyeniEfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
[center][url=http://img70.imageshack.us/my.php?image=gull2.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img70/480/gull2.jpg[/img][/url]

[u]Peygamberimiz (sas) nasıl bir insandı?[/u] [/center]


* Peygamberimiz (sas), karşılaştıklarına mutlak selam verirdi. “[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] katında insanların en değerlisi karşılaştıklarında önce selam vermek için harekete geçendir.” buyuruyordu.

* Gönüllerin efendisi (sas), her işe besmele ile başlardı. Bu konuda, “besmele ile başlanmayan işin hayrı ve bereketi kesiktir.” buyurmuştu.

* Nebi (sas) acıkmadan yemez, karnı tam doymadan da yemekten kalkardı. “Karnınız iyice acıkmadan yemeğe oturmayın; tam doymadan da kalkın.” diyordu.

* Güzeller güzeli (sas), insanların toplu bulunduğu yerlere ve mescidlere güzel kokular kullanarak giderdi. Kötü kokuyla topluma çıkılmamasını istiyordu.

* Kutlu Nebi, Sahabilerden biri hasta olduğunda onu ziyaret eder, geçmiş olsun dileğinde bulunur ve bir ihtiyacı olup olmadığını sorarlardı.

* Namazlarını hep cemaatle kılar ve ashabına namazda cemaati kaçırmamalarını kuvvetle tavsiye ederdi.

* Evlere gidişte kâinatın iftihar tablosu’nun sünneti, kapının sağında veya solunda durmak, kapıyı en fazla üç defa çalmak, şayet cevap verilmiyorsa geri dönmekti.

* Efendimiz, insanlar arasında, renk, dil, soy-sop, zenginlik ve yoksulluk gibi sebeplerden dolayı ayırımcılık yapmazdı. Üstünlüğün [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’a itaat ve takva’da olduğunu söylüyordu.

* Efendimiz tane tane konuşurdu. Anlattıkları iyice kavransın diye bazen önemli meseleleri üç defa tekrar ederdi.

* Kutlu Nebi (sas) insanlara şaka yapardı. Ancak şakalarında asla yalan olmaz, gerçeğin farklı tonda bir parıltısı görülürdü.

* [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulu (sas) insanlara emeklerinin karşılığını hemen verirdi. Bunu ahlak olarak Müslümanlara da tavsiye ederdi: “İşçinin ücretini alnının teri kurumadan veriniz.”

* Seçilmiş insan (sas), hayvanlara merhametli davranır; onlara eziyet edilmemesini, fazla yük yüklenilmemesini ve iyi bakılmasını emrederdi.

* Nebi (sas), sahabe-i Kiram’ı gece namazına teşvik eder, kendisi de mutlaka her gece uzun uzun teheccüd namazı kılardı.

* Abdestli olarak yatar ve yatarken sağ tarafına dönerdi. Dişlerini temizler ve herkesten mutlaka diş temizliğine önem vermelerini isterdi.

* İmkanları ölçüsünde misafirlerine yedirir ve içirirdi. Bunu da, “[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’a ve kıyamet gününe iman eden kimse, misafirine ikram etsin” tavsiyesiyle ashabına duyurmuştu.

* Eşsiz bir aile reisi olan efendimiz, evine girdiği zaman ailesine ve evdekilere selam verirdi.

* İki cihan güneşi, çocuklarla karşılaştığında onlara selam verir, onlarla şakalaşırdı.

* Boş sözlerden kaçınırdı. Bu konuda, “mâlayani şeyleri terk etmesi, bir kişinin Müslümanlığının güzel olmasındandır.” buyurmuştu.

descriptionyeniGeri: EfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
[center]Merhamet Âbidesi (sas), vefakârdı[/center]


Yaşlı bir kadın hurma dalından edindiği asasına tutunarak Resulullah’ın huzuruna girdi. Onu gören Efendimiz hemen ayağa kalktı, mübarek cübbesini yere sererek buyur etti.
Ashab, kadının gördüğü itibar ve iltifatı merak etti. Gidince sordular:
- Ya Resul[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] bu kadın kimdir ki, cübbenizin üzerine oturtacak derecede iltifata nail oldu?
Efendimizin cevabı şu oldu:
- Bu kadın bizim rahmetli Hatice’nin (r.anha) dostudur. Hayatta iken ona sık sık gelir, yardım eder, destek olurdu.


[center]
***
Biz her şeyi İki Âlemin Güneşi’nden öğrendik[/center]


O, varlığın başlangıcından sonuna, insanoğlunun yaratılışından, gidip cennet veya cehenneme ulaşmasına, vicdanların uyanmasından; ötede Cemâlullâh’ı müşâhede etmelerine, îmân ve itikattan, ibâdetin en ince teferruatına kadar pek çok mevzûda ve her mevzûnun gerektirdiği dil ve edâ ile her şeyi o kadar mükemmel anlatmıştır ki, Kur’ân istisnâ edilecek olursa, O’nun beyânına denk başka bir beyânın bulunduğunu söylemek mümkün değildir.


[center]***
Fazilet Güneşi basiretlerimize ışık saçtı[/center]


O’nun basiretlerimize çaldığı ışık sayesinde bütün eski dünya ve eski düşünceler bir bir yıkıldı.. zulmetler ışık karşısında bozgunlar yaşamaya başladı.. O’nun, insan, varlık ve [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] adına ortaya koyduğu yorumlar sayesinde, kâinat muhtevalı ve okunaklı bir kitaba dönüştü..



[center]***
Adın sînelerimizden silinmek istendi[/center]


Ey ışığıyla karanlık dünyalarımızı aydınlatan Nur, ey o enfes râyihasıyla cihanları ıtriyat çarşısına çeviren Gül, adın sinelerimizden kazınmak ve nâmın yeni nesillere unutturulmak istendi. Bu meş’um gayretlerle beraber şu köhne dünyamız uğursuzluk ağına takıldı ve ümmetin kaderi kamburlaşıp iki büklüm oldu.



[center]
***
Kardeşinize lanet edeceğinize dua etseniz ya![/center]


İçki alışkanlığından kurtulamamış biri Resulullah’ın huzuruna gelmişti. Efendimiz ona nasihatlerde bulundu. Efendimiz’in yanından çıktıktan sonra orada bulunanlardan biri “[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] lanet etsin bu sarhoş Himara’ya” dedi. Bunu duyan Efendimiz, sarhoş bile olsa hiçbir Müslüman’a lanet okunmasına razı olmadı ve şöyle dedi:
- Kardeşinizin arkasından lanet okuyarak ona o kötülüğü yaptıran şeytana yardımcı olacağınıza, dua edip de kurtulmasını isteseniz ya?
Bundan sonra bir hatırlatma daha yaparak buyurdu ki;
- V[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]i lanet okuduğunuz o içten adam, [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’ı ve Resulü’nü seviyor!..



[center]***
Aradığımız, Hak Elçisi’nin gösterdiğinde[/center]


Bizler, dünyaya gönderilişimizdeki gaye ve hikmeti, yürüdüğümüz yolda uymamız gerekli olan yol kurallarını ve bu yolculuğun sonuyla alâkalı en sağlam bilgileri sadece ve sadece Hak Elçileri’nin sundukları mesajlarda arama mecburiyetindeyiz.



[center]***
Biz Rabbimiz’i O’nunla tanıdık[/center]


Sağanak sağanak başımızdan aşağı dökülen nimetleri O’nun basiretlerimize saçtığı nurlar sayesinde duyup hissettik. Nimete minnet ve şükran duygusunu; ihsan, hamd ü sena düşüncesini O’ndan öğrendik. O’nun sunduğu mesajlarla Yaratan ve yaratılan arasındaki ilişkileri, kul ve Mabut münasebetlerini, Yaratan’ın ululuğuna ve bizim kulluğumuza yaraşır şekilde duyup anlayabildik.



[center]
***
O (sas), kâinât kitabının müfessiridir[/center]


O, nübüvvetinin gereği bize Cenab-ı Hakk’ı zât-sıfât-esmasıyla bildirir, tanıttırır ve O’na karşı bizlerde sorumluluk duygusu uyarır; bu yönüyle O, bilinmezleri bildiren, idrak edilmezleri ruhlarımıza duyuran bir tarif edici ve bir muallim-i ekberdir. Dinî hükümleri tebliğ, insanî değerleri talim ve ahlâkî esasları temsil yanı itibarıyla da O, muvazzaf bir müşerri’, bir kanun vazıı ve hakikatler hakikatinin bir kavl-i şârihidir.



[center]
***
Kararlı, pes etmeyen, soğukkanlı bir zât idi[/center]


Keskin zekası; hiç yanıltmayan firaseti; her türlü tereddüde kapalı kararlılığı; azm ü ikdamı; kimseyi aldatmamanın yanında baş döndüren stratejileri; en yaman hâdiseler karşısında dahi asla “pes” etmemesi; musibetlerin yüzüne gülmesi ve belâları iyi okuyup onlardan kitaplar dolusu ibretler çıkarması; şiddet, hiddet ve öfkeye sebebiyet veren münasebetsizlikler karşısında olabildiğine soğukkanlı, olabildiğine temkinli davranması hem O’nun insanüstü karakterini, hem de konumunu ve o konuma göre duruşunu aksettiren hususlardan sadece birkaçıdır.


[center]

***
[url=http://img178.imageshack.us/my.php?image=efendimiz1.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img178/2540/efendimiz1.jpg[/img][/url]


O’nu gören sevdiklerini unuturdu[/center]


O’nu yakından tanıyan herkes, O’na, evlât, anne-baba ve bütün sevdiklerinden daha fazla alâka duyar, âdeta O’nun tiryakisi olur ve bir daha da huzurundan ayrılmak istemezdi. O her hâliyle çevresine güven vadeder; söz, tavır ve mimikleriyle her zaman Rabbisinin huzurunda bulunduğunu işaretler; sürekli emniyet soluklar ve herkese demet demet güven dağıtırdı.



[center]
***
Tavırlarıyla insanları etkilerdi[/center]


[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] (cc) Peygamber Efendimiz’e (sas), iç ve dış yapısı itibarıyla öyle bir genişlik bahşetmişti ki, fevkalâde mütevazı olmasının yanında olabildiğine mehîb ve büyüleyiciydi; huzuruna giren en mağrur ve mütekebbir ruhlar bile Hazreti Muhammed Mustafa’nın (sas) mehâbeti karşısında tir tir titrer, düşünce ve niyetlerinin hilâfına farklı bir hâl alırlardı. Mağrur Kisra elçileri, o mehabet abidesiyle karşılaştıklarında oldukları yerde kalakalmış ve ne diyeceklerini unutmuşlardı.



[center]
***
O’nda derinlik ve cazibe vardır[/center]


Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm (aleyhi elfü elfi salâtin ve’s-selâm) herkesi ve her şeyi alâkadar eden bir mesajla gelmişti ve vazifesi itibarıyla gönülleri, gözleri dolduracak bir derinlik ve cazibeye sahipti. Yaratılışında olabildiğine bir mükemmeliyet, davranışlarında fevkalâde inandırıcılık ve tavırlarında da her zaman cismâniyetini aşan bir lâhutîlik nümayandı.


[center]

***

Dediklerini yaşayan bir insan[/center]


O, emin bir iman abidesiydi; dediklerini kılı kırk yararcasına yaşıyor, tavırlarını hep ötelere göre ayarlıyor ve hayatını Hakk’ı görüyor ve O’nun tarafından görülüyor olma derinliğiyle yaşıyordu; herkesten daha hassas davranıyor, her haliyle ciddî bir sorumluluk tavrı sergiliyor; her zaman hüsn-ü akıbet peşinde koşuyor ve gözünü bir lâhza olsun hedeften ayırmadan hep namzet olduğu noktaya doğru koşuyordu.



[center]***
Hüner cehenneme adam itelemek değildir[/center]


Efendimiz Medine’de müşriklerden inatçı bir adamı, Hakem bin Keysan’ı karşısına almış, İslam’ın özellik ve güzelliklerini anlatıyordu. Hakem inanmak şöyle dursun, alaycı bir tavırla söz söylüyor, İslam’ın aleyhinde sözler sarf ediyordu. Bu duruma şahit olan Hz. Ömer (ra) dayanamamış ve Hakem’e tepki göstermiş, hatta Resulullah’tan işini bitirmek için izin istemişti. Ama Efendimiz bu çıkıştan memnun olmamıştı. O yine anlatmasına devam etti. Hakem İslam’a girince Efendimiz çevresine döndü ve Hz. Ömer’e de bakarak şöyle buyurdu:
- Size kalsaydı, bunun boynunu vuracak ve cehenneme bir adam göndermiş olacaktınız. Ama gördünüz ki, sabrın ve hoşgörünün sonu hayırdır, zaferdir. Cehennem’e bir adam değil, Cennet’e bir mü’min kazandınız. Bu netice size ders olmalıdır. Bu netice hepimize ders olmalıdır. Hüner cehenneme adam itelemek değil, cennete mü’min getirmektir.



[center]
***
En telaşlı ve ümitsiz anlarda bile başarı stratejisi tüllenirdi[/center]


Herkesin telâşa kapılıp paniklediği yerlerde O’nun öyle merdane bir duruşu vardır ki, o duruş karşısında hezimetler zafere dönüşür, bozgunlar yerlerini taarruza bırakır ve mağlûbiyetin tozu-dumanı içinde başarı stratejileri tüllenirdi.



[center]

***
Eşsiz bir aile reisiydi[/center]


Aile efradı arasında O, eşi menendi olmayan bir aile reisiydi.. arkadaşları içinde, kardeşçe, yumuşak tavırlarıyla gönüllere girmesini çok iyi bilen mükemmel bir mürşit ve muallimdi..



[center]
***
O bir kral değildi[/center]


O, her zaman düz bir insan gibi davranıyor, kendini insanlardan bir insan sayıyor; hakkı olan, halkın da terbiyesinin gereği bulunan büyük payeler isnadından fevkalâde rahatsızlık duyuyor ve çok sevdiği o güzide arkadaşlarına bu konuda yer yer biraz da şiddetli ikazlarda bulunuyordu.



[center]
***
Yemiyor, yediriyor; giymiyor, giydiriyordu[/center]


Varlığın “ille-i gâiyesi” konumundaydı ama, ona bir sinek kanadı kadar ehemmiyet vermiyor; sultanlara tahtlar bahşedip taçlar giydirdiği halde, olabildiğine zahidane yaşıyor ve âdeta hayatını dünyaya karşı oruca niyet etmiş gibi fevkalâde bir zühd içinde geçiriyordu; yemiyor, yediriyor; giymiyor, giydiriyor; bir damla nimet karşısında yüz defa şükürle gürlüyor ve hep minnet hisleriyle oturup kalkıyordu.



[center]
***
Öldüğünde ne sarayı ne de villası vardı[/center]


İki cihanın sultanı olarak yürüyüp Rabb’ine ulaştığında ne sarayı ne villası ne servet ü sâmanı ne de eş ve evlâdına bıraktığı bir malı vardı. Kendi gibi yaşamış, dünyayı kendi gibi değerlendirmiş ve kendine yakışır şekilde buradan göçüp gitmişti. O, dünyaya dünya kadar, ötelere ve öteler ötesine de onların kıymetleri ölçüsünde değer veriyor ve ona göre bir tavır sergiliyordu.

descriptionyeniGeri: EfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
[i][b]

[url=http://img151.imageshack.us/my.php?image=22307412.png][/url]


[color:fd65=#990000]ŞEMAİL


Ne uzun ne kısa kararında boy

Soyu İbrahim’den ne asil bir soy

Saçları hoş siyah dalgalı bir koy

Kemâlini giydir beni benden soy

Âlemlere rahmet yüzünü göster

Bu kul varlığından soyunmak ister

Güneş pervânesi o güzel yüzün

Nurundan ışığı vardır gündüzün

Solmaz bir gül rengin ne kış ne güzün

Tecelli ediyor yüzünde özün

Hasretim, yanarım, yüzünü göster

Kölen bu devletle avunmak ister

Simsiyah gözlerin âhû misâli

Dâim Hakk’a bakar her an visâlin

Beyazı ölçüsü gözde kemâlin

Kaşların sûreti gökde hilâlin,

Râzıyım rûyada yüzünü göster

Âşık maşukuna can sunmak ister

Bir tutam sakalın birkaçı beyaz

Mübarek vücudun serin kış ve yaz

Cânımı yoluna kurban etsem az

Dostlar defterine köleni de yaz

Açıver kapını yüzünü göster

Gönül hasretinden yakınmak ister

Duyular mükemmel, dişleri inci

Kokusuna tutkun, yaşlısı genci

Yürürken koşmadan olur birinci

Kapına gelmiş bir garip dilenci

Açıver ne olur yüzünü göster

Garip ayağına kapanmak ister

Yukarıdan aşağı heybetle iniş

Yürüyüşünde var hep bu görünüş

Âdetin baktığın tarafa dönüş

Bize nasip olsun hayırlı bir düş

Kerem et ne olur yüzünü göster

Kim böyle bir düşten uyanmak ister

Seni ilk görenler korku çekermiş

Sonra ülfet eder hemen severmiş

Benzerini asla görmedim dermiş

Erenler yolunda giderek ermiş

Benzeri bulunmaz yüzünü göster

Gönüller nurunla yıkanmak ister

Zâtının nûrundan vermiş sana can

Hilkate ruhunla başlamış Rahman

Yûsuf’ta yok sende olan hüsnü an

Ahlâkındır Senin, mûcize Kur’an,

Alemlere Rahmet, cemâlin göster

Kölen rahmetine sığınmak ister

Ümmetin üstüne titreyen Sensin

Müjdeci, uyaran, gel diyen Sensin

Kulunu [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’a sevdiren Sensin

Gecemi gündüze çeviren Sensin

Ey Hakk’ın şâhidi yüzünü göster

Kul şehâdetinle tanınmak ister

Hakk’ın Halilisin, Habibi Sensin

Gönüllerin eşsiz tabibi Sensin

En güzel hutbenin hâtibi Sensin

Ümmetin en büyük nasibi Sensin

Aşkımın Leylası yüzünü göster

Gönül seni gözden sakınmak ister

En güzel, en üstün ahlak Senindir

Cömertlikte kemâl el-hâk Senindir

Şefaatte en son durak Senindir

Miraç senin, Refref, Burak Senindir

Sen gördün, bize de cemâlin göster

Pervâne şem’ine hep yanmak ister…



Hayreddin Karaman[/color][/b][/i]

descriptionyeniGeri: EfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
[i][b] [center][url=http://img95.imageshack.us/my.php?image=krmzgul.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img95/744/krmzgul.jpg[/img][/url]

[u]Yüzünde güller açar, konuştuğunda yüreklere su serperdi[/u][/center]



İnsanlarla iç içe olmak, onlar için muhabbet beslemek ve her fırsatta güzellikleri sergilemek “sevgi insanının” özelliğidir. Baktığında yüzünde güller açan, konuştuğunda yüreklere su serpen, bir sıkıntın olduğunda yanında olacağını bildiğin insanlardır onlar. Böyle bir dost; vefa abidesidir âdeta. Sırtınızı dayadığınız sağlam bir duvar gibidir. Dostların dostu, arkadaşların pîri, muhabbetin kaynağı, güleryüzün bir menşei vardır ki; o da [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’ın (cc) sevgilisi Efendimiz (sas)’dir. İnsanlık adına ne kadar özellik arasanız O’nun hayatından bir örnek bulursunuz.


Kabilesinin önde gelen isimleriyle Efendimiz (sas)’i ziyarete gelen ve O’nun getirdiklerini bizzat duymak isteyen Adiy b. Hatim, Resulullah (sas)’ın bir peygamber değil, bir hükümdar olduğunu düşünüyordu. Adiy b. Hatem ve arkadaşları Efendimiz’le (sas) görüşürken, yaşlı bir kadın geldi. [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü (sas) bu yaşlı kadının derdini dinlemek için meclisten kalkmış ve onun bütün sözlerini dikkatle dinlemişti. Bu manzaraya şahit olan Adiy b. Hatem şöyle demişti: “Ben Muhammed’in bu tevazuunu, bu yumuşaklığını gördükten sonra anladım ki; O bir hükümdar değil, bir peygamberdir.”
Nitekim Mekke’nin dulları ve yetim çocukları, Efendimiz (sas)’in yanında kendilerini güvende hissediyor, O’nu en mükemmel sığınılacak bir yer olarak görüyorlardı.


[center]Zarif bir gönlü, sevgi dolu bir kalbi vardı [/center]



Peygamber Efendimiz (sas), torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i sırtına alıp halkın içine çıkardı. Bir gün iki torunu sırtındayken eve Hz. Ömer (ra) geldi. Onları öyle görünce, “Ne güzel bineğiniz var.” dedi. [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü ise şöyle dedi: “Ne güzel süvariler onlar.”
[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü, bütün evlatlarını, torunlarını canı gibi sever, sevgisini de onlara hissettirirdi. Ne var ki, bu sevgisinin kötüye kullanılmasına izin vermezdi. Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan henüz küçük oldukları için sadaka hurmalarından alır; Efendimiz (sas) bunu görünce onlara, “Bize sadaka hurması haramdır.” der ve o hurmaları yemelerine izin vermezdi.

Medine’ye her girişinde bindiği hayvanın üzerinde, [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü’ne sarılmış birkaç çocuk görmek mümkündü. Bu da Nebi (sas)’nin sadece torunlarına ilgi göstermediğini ortaya koyuyor. Peki sadece erkek çocuklar mı ilgi görüyordu? Tabii ki hayır! Kız çocuklarını da onlardan ayırt etmiyordu. Torunu Ümame’yi de sırtına alır, bazen böylece evin dışına çıkardı. Bazen kıldığı nafile namazda Ümame’yi sırtına aldığı olurdu. O dönemde kız çocukları utanılacak bir durum olarak görülüyordu. Ama [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü, sırtında bir kız çocuğuyla çıkarak ve ona sevgi gösterisinde bulunarak bu inancın ne kadar yanlış olduğunu anlatmaya çalışıyordu.


Hz. Bilal (ra)’i, Efendimiz (sas)’in müezzini olarak biliriz. Halbuki, Hz. Bilal’e (ra) Efendimiz (sas) tarafından verilmiş bir başka görev vardır ki; o da gelen ziyaretçilerle ilgilenmesidir. Hz. Peygamber (sas) bir Müslüman’ı zor durumda gördükçe Hz. Bilal’i çağırır, onun yiyecek, giyecek ihtiyaçlarını gidermesini emrederdi. Hz. Bilal (ra), ihtiyaçlarını giderecek bir şey bulamazsa borç bulur bu vazifeyi ifa ederdi. O borç da sonradan ödenirdi. Bir keresinde bir muhacir kafilesi çıplak ayakla ve üstlerinde sadece yalın bir elbise olduğu halde Efendimiz’in (sas) yanına gelmişti. [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü (sas) bunların haline üzülmüş, Hz. Bilal’den (sas) ezan okumasını istemiş, cemaat toplandığında bu muhacir insanlara yardım edilmesi çağrısında bulunmuştu. Ashap da bu çağrıya kulak vermiş ve onları giydirecek para kısa sürede toplanmıştı. [/b][/i]

descriptionyeniGeri: EfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
[center][i][b][color:8d92=#003366]
[url=http://img152.imageshack.us/my.php?image=91517106.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img152/6818/91517106.jpg[/img][/url]



Kırk Yaşındasın


Rahmetini umarak
Günahkar bir dille;
[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Azze ve Celle


Ya Rasul[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img],
Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,
Kalbimizden seyrediyoruz seni.


İşte
Bir yaşındasın,
Beni Sa’d yurdundasın
Sana süt anne olmadı kadınlar
Bu yüzden dargın bulutlar
Bir damla yağmur indirmiyor

Kıtlık hüküm sürüyor Beni Sa’d yurdunda
Minicik bir bulut var gökyüzünde
Sana aşık…
Ayrılmıyor başucundan

Ve insanlar yağmur duasında…
Hz.Halime kucağına alıyor seni
Yeryüzünde bir gölgelik…Seni güneşten korumak için
Oysa minicik bulut gökyüzünde
Sana meftun, sana kilitli…

Ve dua eden rahibin kucağındasın
Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip
Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da

Ama sen unutmuyorsun
Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun
O minicik bulut ilişiyor bakışlarına
Büyüyor, büyüyor…

Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan
Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini
Çoğusu bilmiyor seni…


Altı yaşındasın
Medine-i Münevvere yolundasın
Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen
Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında

Sonra yolda, Ebva’da öksüzlük karşılıyor seni
Mekke’ye annesiz giriyorsun

Abdulmuttalip bir başka seviyor seni
Ebu Talip bir başka seviyor

Ya Rasul[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]
Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında
Onlar anne deyince sen yere mi bakardın

Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva’ya
Kaç gece anne diye hıçkırdın

Efendim!
Senin yerine de anne dedik annemize
Senin yerine de baba dedik


Yirmi beş yaşındasın
Ve bambaşkasın
Kimse sana denk değil
Şefkat yayıyor kokun
Güven veriyor sesin
Sen Muhammed-ül Emin’ sin


Otuz üç yaşındasın
Dalga dalga rahmet var


Otuz beş yaşındasın
Hadi gel bekletme yar
İniltiler çalıyor kapısını göklerin
Hadi gel bekletme yar
Sinesi çatlayacak Rasul bekleyenlerin…
Hadi gel ey Yâr!
Nurdağına davet var


İşte
Kırk yaşındasın
Hira Nur dağındasın
Cibril iniyor göklerden

Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor
Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan ” Ah! ” sın
Karanlık gecelerimize sabahsın

Sen Nebiyullahsın
Sen Habibullahsın
Sen Rasulullahsın

Niye incittilerki seni sultanım
Niye işkence yaptılarki sana
Ebu Talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar
Himayesiz kaldın diye mi

Kabe’deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne
” Amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin ” diyişin

Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza
Başına pislikler saçılıyor
Başlar feda o mübarek başına
Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar
Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru
Biri koşuyor ama sanki yere inmiş Arş-ı Âla
” Bu koşan kimdir ” diye bir soru dolaşıyor boşlukta
Bu koşan kim?
Ve cevap veriyor biri:
Muhammed’ in kızı Fatımatüz-Zehra
Velilerin anası…

Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın
Sana yeryüzünde en çok benzeyen
Gülmesi sen, ağlaması sen
” Ağlama kızım ” diyişin geliyor aklımıza

Niye çıkardılar ki yurdundan seni
Himayesiz kaldın diye mi
Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni
Seni yetim bulup barındıranı
Seni alemlere rahmet kılanı

Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun
Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun
“Seni bizim elimizden kim kurtaracak” diyorlardı
Sen,
Sen ” [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]! ” diyordun
[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Azze ve Celle

Semayı haşyet kaplıyordu
Sen ” [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]! ” diyordun
Arş-ı Âla titriyordu
Bedir’ de ” [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]! ” diyordun
Üç bin melek iniyordu alaca atlarda
Yüz yirmi beş bin sahabi :
” Anam babam sana feda olsun ” diyordu

Ya Rasul[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]
Medine-i Münevvere sokaklarında yürüyordun
Neccar Oğulları’nın küçük kızları seni görünce
Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi
” Beni seviyor musunuz ” diye sormuştun onlara
” Seni çok seviyoruz Ya Habib[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] ” demişlerdi
Sen de:
” [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] biliyor ki ben de sizi çok seviyorum” demiştin

Bu gün yaşayan gençler var
Neccar Oğulları’nın kızları diğil belki
Ama seni onlar da çok seviyor
Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar
Senden başka kimseleri yok
[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] biliyor ki sen onları da çok seviyorsun


Altmış üç yaşındasın
Refik-i Âla duasındasın
Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu
Kenarları beyazdı
Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın
Ve mübarek ellerini dizine vurarak :
” Görüyor musunuz ne kadar güzel ” demiştin
Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti :
” Anam babam sana feda olsun ya Rasul[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img], onu bana ver “
Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile
İstendiğinde katiyyen ” hayır ” demediğini bile bile
” Peki ” dedin o zata
Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin

Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı
Aynı cübbeden yine yine diktiler
Ama giyinmek nasip olmadı
Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre’ nin diliyle :
” Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne evladımız olsaydı diyecekler “
Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini
” Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim”

Sultanım!
Ey Medine minberinde ” ümmeti, ümmeti ” diye hüznü giyen sevgili
Ey Mekke mihrabında alemler hesabına ” [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]! ” diyen sevgili
Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey’ at ettik
Rabbinden bize ne getirdi isen amenna
Duyduk, itaat ettik

Ya Rasul[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]
Sen hâlâ kırk yaşındasın
Ve hâlâ ümmetinin başındasın…



Dursun Ali Erzincanlı

[/color][/b][/i][/center]

descriptionyeniGeri: EfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
[center][color:aa9d=#cc3300][url=http://img144.imageshack.us/my.php?image=52tmxg2ly6.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img144/1914/52tmxg2ly6.jpg[/img][/url]



[u]Yüzündeki tebessümü, tatlı ve kibar gülüşü ahlâkının güzelliğindendi
[/u][/center]

O’na (sas) “gönüllerin efendisi” demelerinin sırrı, anlatılanların içinde saklı olsa gerek. Sevgisi yüzüne akseden, görenlerin mest olduğu, güleryüzlü, temiz ve pak bir insandı Peygamberimiz (sas).

Resulullah (sas), Kur’an’ın ortaya koyduğu her hükmü uygulamış, onu insanlara eylemleriyle göstermiş, sözleriyle açıklamış, Kur’an neyi yasaklamışsa ondan da kaçınmıştır. Öyle bir ahlak ki; hiçbir kimse böylesine üstün bir ahlaka sahip olmamıştır... Zira onda hayâ var, kerem var, cesaret var, yumuşak huyluluk var, affetmek var, merhamet var, anlatılmayacak ve sayılamayacak tüm güzel ahlaklar var.
Peygamberimiz’in (sas) hayatında önemli bir yönü, büyük tevazuunu ön plana çıkarmaktadır. Parlayan yüzünde, tebessümünde, tatlı, kibar ve o hoş gülüşünde gördüğümüz tevazuunu...

Tebessüm, gülmek ve sevinmek mutlu kimselerin alameti, takva sahiplerinin alnında mühür, vefakâr ve ihlas sahiplerinin bir özelliği, güçlü ve sağlıklı kimselerin yüzündeki güzellik ve canlılık, göklerin Rabb’inden hoşnutluk alameti, düşman kalplerin sakındığı zehirli bir ok, hastalıktan koruyan bir kale, böbürlenmeye değil tevazuya çağıran sadık bir çağrı ve tüm âlemlere ve bütün insanlığa bir mesajdır.
[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’ın kendisine bu üstün ahlakı ve bu büyük nimeti bahşettiği herkes bundan dolayı [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’a şükretmek zorundadır. Tebessümü terk ederek psikolojik bunalımlara giren ve duvarlar arasına hapsolan, yahut akıl hastanelerinde ömrünü geçiren nice kimseler vardır ki, dünyaya dair tüm mutluluk araçları ayaklarının altında olmasına, sabah akşam tüm ziynetler ve nimetler salınıp durmasına rağmen belki de intihar ederek ölürler. Senin tebessümünle bir kimse belki hidayete erebilir, uzak durman ve ona eziyet etmenle de yoldan çıkabilir. [/color]

descriptionyeniGeri: EfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
[center][url=http://img205.imageshack.us/my.php?image=gulmuhammed.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img205/7039/gulmuhammed.jpg[/img][/url]


[color:c252=#660033][i][b]Hadislerde [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’ın En Sevgili Kulu


Hz. Ali’ye göre Efendimiz nasıldı? [/center]


Hz. Ali [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Rasûlü’nü anlatırken şöyle demiştir:

Hazreti Peygamber’in boyu ne çok kısa, ne de çok uzundu, orta boyluydu. Ne kıvırcık kısa ne düz uzun saçlı; saçı, kıvırcıkla düz arasında idi. Değirmi (yuvarlak) yüzlü, duru beyaz tenli, iri ve siyah gözlü, uzun kirpikliydi.

İri kemikli ve geniş omuzluydu. Göğsü, ortadan karnına kadar kılsızdı. İki avucu ve tabanları dolgundu. Yürüdüğü zaman, sanki yokuş aşağı iner gibi rahatlıkla ilerlerdi. Sağına ve soluna baktığında bütün vücuduyla dönerdi.

İki omuzu arasında “Nübüvvet Mührü” vardı. Bu, O’nun sonuncu peygamber oluşunun nişanesi idi. O, insanların en cömert gönüllüsü, en geniş sînelisi, en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu, en arkadaş canlısıydı. Kendilerini ansızın görenler Onun heybeti karşısında sarsıntı geçirirler, fakat üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, O’nu her şeyden çok severlerdi. Kendilerini vasfeden kimse, “ne O’ndan önce, ne de O’ndan sonra bir benzerini görmedim.” derdi. (Tirmizî, Şemail, 276-278)


[center]***
Bir Ay doğdu
[url=http://img220.imageshack.us/my.php?image=hilalkopya.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img220/5039/hilalkopya.jpg[/img][/url][/center]



Medineli Müslümanlar Efendimiz’i hicret esnasında şu ifadelerle karşılamışlardır: “Seniye-i Veda’dan bir Ay doğdu. Her duâ ve da’vette bulunan, duâ ve da’vette bulunduğu müddetçe üzerimize şükür vacib oldu.” (İbn Kesîr, el-Bidaye, 3/241)


[center]***

Sadece O’nu görmek bile, O’na inanmaya yeterli sayılırdı[/center]


Abdullah b. Revâha, bir keresinde şöyle demiştir:
“Eğer O (sall[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]u aleyhi ve sellem), apaçık mucizelerle gelmiş olmasaydı, sadece O’nu görmek bile, O’na inanmaya yeterli sayılırdı.”
(Said Havva, er-Resûl, 1/19; Ayrıca bkz. İbn Hacer, İsâbe, 2/307)

[center]
***

Bana beş şey verildi[/center]


Câbir b. Abdullah, [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Rasûlü’nün şöyle dediğini anlatır:

“Bana, benden evvel, hiç kimseye verilmedik beş şey verilmiştir: Bir aylık (gibi uzun) bir mesafeden (düşmanın kalbine) korku salmakla (İlâhî) nusrete mazhar oldum. Yeryüzü bana namazgâh ve sebeb-i taharet kılındı. Bu itibarla, ümmetimden namaz vaktini idrak eden herkes; (bulun¬duğu yerde) namaz kılsın! Ganimet, benden evvel kimseye helâl sayılmadığı halde bana helâl kılındı. Ve bana şefaat (hakkı da) verildi. (Yine, benden evvel) her peygamber sadece kendi kavmine gönderiliyordu; ben bütün insanlığa elçi olarak gönderildim.” (Müslim, Mesacid, 3)


[center]***

Ben rahmet olarak gönderildim[/center]


Ebu Hureyre, [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Rasûlü’ne: “Müşriklere beddua etsene yâ Rasûl[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]!” denilince O’nun şöyle buyurduğunu söylemiştir:
“Ben rahmet olarak gönderildim, lanet edici ve isteyici olarak değil.” (Müslim, Bin, 87)


[center]***

O’nun ahlâkı Kur’ân’dı[/center]


Hz. Âişe (r. anhâ) demiştir ki: “O’nun ahlâkı Kur’ân’dı. Siz Kur’an’ı, [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’ın (celle celâluhû) şu sözünü okumaz mısınız: “Ve sen pek yüksek bir ahlâk üzerindesin!” (Müslim, Müsafirun, 139)


[center]***

Ahlak itibarıyla en güzeliydi[/center]


Enes b. Mâlik anlatıyor: “[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü, ahlak itibarıyla insanların en güzeliydi.” (Müslim, Fezâil, 48)


[center]***
İnsanların en güzeliydi[/center]


Enes b. Mâlik naklediyor: “Suret ve cemâl yönüyle insanların en güzeli olan [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü, kalb ve iradesiyle de insanların en cömerti idi. Aynı zamanda insanların en cesuruydu.” (Müslim, Fezâil 48; Buharî, Cihad, 24)


[center]***

Tevrat’ta Resulullah nasıl anlatılıyor?[/center]


Atâ b. Yesar, Abdullah b. Amr b. Âs ile karşılaşıp ona o güne kadar tahrife uğramamış Tevrat’ta [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü’nün nasıl anlatıldığını sormuştur. Abdullah b. Amr da Tevrat’ta şöyle bir âyet bulunduğunu nakletmiştir:
“Ey Nebi! Biz seni şâhid, müjdeleyici, uyarıcı ve ümmîlere sığınak olarak gönderdik. Sen Benim kulum ve elçimsin. Sana Mütevekkil adını verdim. O haşîn ve kaba değildir. Çarşılarda yüksek sesle bağırıp çağırmaz. Kötülüğe kötülükle mukabele etmez. Bilakis affeder, bağışlar. [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img], O’nunla eğri bir milleti ‘lâilâheill[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’ demek suretiyle doğrultuncaya kadar O’nun ruhunu kabzetmez. [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] onunla kör gözleri, sağır kulakları ve kapalı kalbleri açacaktır.” (Buharî, Buyu, 50; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/174)


[center]***

Korkudan O’nun arkasına sığındık[/center]


Hz. Ali anlatıyor: “Biz Bedir’de muharebe meydanında korktuğumuz zaman [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resûlü’nün arkasına sığınır ve O’nunla korunurduk. O, aramızda düşmana en yakın safta bulunanımız idi. [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Rasûlü Bedir günü en çok gayret gösterenlerdendi.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/86)


[center]***

Evinde ne yapardı?[/center]


Hz. Aişe Validemiz’e “[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Rasûlü’nün evinde ne yaptığı” sorulmuş o da şu şekilde cevap vermiştir: O insanlardan herhangi biri gibi davranırdı, elbisesinin yırtığını diker, koyunları sağar ve kendi işlerini yapardı. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/256)
Hz. Aişe, benzer soruya diğer bir keresinde de şu şekilde cevap vermiştir: “[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü evinde, sizden herhangi biriniz ne yapıyorsa onu yapardı. Kendi ayakkabılarını tamir eder, elbisesini yamar ve dikerdi, (ev işlerinde hanımlarına yardımda bulunurdu).” (Buharı, Edebu’l-Müfred, 1/190)


[center]***

[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’a yakınlaştırıcı amellere sarılın[/center]


Ebu Hureyre [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu anlatır: “[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’a yaklaştırıcı amellere sarılın, doğruyu arayın, şunu da iyi bilin ki hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez.” “Sen de mi?” diyenlere de [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Rasûlü şu şekilde cevap vermiştir: “Evet, Ben de. Eğer [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] (celle celâlühû) rahmeti ve fazlıyla sarıp sarmalamazsa.” (Buharî, Rikâk, 18; Merdâ, 19)


[center]***

O’ndan şefkatlisi yoktu[/center]


Enes b. Mâlik diyor ki: “Aile fertlerine karşı, Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’den daha şefkatlisini görmedim.” (Müslim, Fezâil, 63)


[center]***
Başlarında kuş varmış gibi dinliyorlardı
[url=http://img205.imageshack.us/my.php?image=hadis.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img205/1315/hadis.jpg[/img][/url]

[/center]



Ebu Said el-Hudrî bildiriyor: “Sahâbe-i kiram efendilerimiz [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resûlü’nü dinlerlerken, başlarında kuş var da onu kaçırmak istemiyorlarmış gibi gayet dikkatle dinlerlerdi.” (Buharî, Cihâd, 37; Ebu Dâvud, Tıbb, 1)


[center]***

Güzel ahlâk O’nunla tamamlandı
[/center]


Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine, göre Peygamber Efendimiz (sall[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]u aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:
“Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” (Beyhaki, Sünen-i Kübrâ, 10/191) [/b][/i][/color]

descriptionyeniGeri: EfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
[center]Hepimizi eğiten bir Muallim-i Ekmel (sas) (En mükemmel öğretmen) var


[url=http://img523.imageshack.us/my.php?image=nubuvvet.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img523/665/nubuvvet.jpg[/img][/url]
[/center]


[color:dbd9=#003333]Kur'an'ın ilk ayeti 'oku' olmuştu. Peygamberimiz de bir eğitim seferberliği başlatmış ve insanları 'düşünmeye, 'ilme' teşvik için her türlü gayreti sarfetmişti. Mescidin bir kenarına çardak şeklinde inşa edilen Suffa ilk İslam üniversitesidir.
Her meslek ve meşrepten insan, Hz. Peygamber’in hayatından kendisi için örnek olabilecek birçok yön bulabilir. Çünkü bütün bu insanlığı bir şahsiyette toplayıp misallendirmek zor değildir. Hz. Peygamber’in sireti, hayatın her safhasını kapsayan bir bütünlük içindedir. O, [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’ın kendisine verdiği yetki ile ülkelerinde devlet başkanlarına, valilere, idarecilere, okullarda öğretmenlere, sınıflarda öğrencilere, evlerde ana-babalara, yolda yürüyenlere, alışveriş yapanlara, tarladaki çiftçiye, işçi çalıştıranlara, çalışanlara, emek sarf edenlere velhasıl herkese aynı çağrıyı yapmakta ve kendisinin izlenmesini istemektedir. Çünkü onun hayatı bütün insanlık için en güzel örnektir. [/color]


[center][color:dbd9=#006666]O (SAS) BİR ÖĞRETMENDİ [/center]



Peygamberimiz (sas) hem sözleriyle hem de yaşayışıyla bizi eğiten, öğreten bir muallim-i hakiki idi. Ümmetine her konuyu öğretmiş, onların izzet ve şerefine yaraşır davranışları, dünya ve ahirette kurtuluşa erdirecek yolları göstermişti. Hz. Peygamber’in bir peygamber olarak savaş, barış, ibadet, ticaret, hak ve adalet gibi konularda yol göstermesi herkes tarafından tabii karşılanırken, günlük insan hareketlerinin biçim ve şekilleriyle de meşgul olması bazıları tarafından yadırganmaktaydı. Nitekim bir müşrik ashab-ı kiramın ileri gelenlerinden Selman-ı Farisi’ye hitaben biraz da alaylı şekilde şöyle demişti: “Görüyorum ki dostunuz (Muhammed), size her şeyi ama her şeyi hatta helaya nasıl oturacağınızı bile öğretiyor!” Hazreti Selman gayet ciddi bir tavırla “Evet” dedi, sonra da Hz. Peygamber’in tuvalet adabıyla ilgili tavsiyelerini sıraladı. (Müslim) [/color]


[color:dbd9=#009966][center]EĞİTİM SEFERBERLİĞİ BAŞLATMIŞTI
[url=http://img240.imageshack.us/my.php?image=hatsanatimalzemeleriara.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img240/4870/hatsanatimalzemeleriara.jpg[/img][/url]
[/center]



Kur’an’ın ilk ayeti ‘oku’ olmuştu. Peygamberimiz de bir eğitim seferberliği başlatmış ve insanları ‘düşünmeye, ‘ilme’ teşvik için her türlü gayreti sarf etmişti. Mescidin bir kenarına çardak şeklinde inşa edilen Suffa ilk İslam üniversitesidir. Bizzat Resulullah burada dersler veriyordu. [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü’nün (sas) okuma ve yazmaya verdiği ehemmiyet, Bedir savaşında esir düşen müşrik düşman askerleri için fidye olarak adam başına 4.000 dirhem ücret biçildiği halde, bunlar arasında okuma-yazması olanların Medineli 10 Müslüman çocuğa öğretmek suretiyle serbest bırakılmasını emretmesinde görülür. [/color]

[color:dbd9=#330033][center]
ÖĞRENCİLERLE ÖZEL İLGİLENİYORDU [/center]


Medine’de yatıp kalkacak bir evi bulunmayanlar için Suffa aynı zamanda geceleri yurt-yatakhane olarak kullanılmaktaydı. Yine burada, İslam’ın temel esaslarının neler olduğunu öğrenmek üzere dışarıdan gelen yabancılar da kalmaktaydı. Bir defasında Temim kabilesine mensup 80 kadar yabancı barındırılmıştı Suffa’da. Medineli cömert insan Sa’d ibn Ubade, her gün bu 80 talebenin yiyecek ve içeceğini temin etmekteydi. Öyle bir zaman geldi ki Suffa’da okuyan talebelerin sayısı 400’e kadar yükseldi. Resulullah (sas) elinde-evinde bulunan şeyleri daima bu talebelerle bölüştü. [/color]


[color:dbd9=#333366][center]KADINLAR YETİŞİRSE TOPLUM YETİŞİR [/center]


O dönemde kadının adı yoktu. Hiçbir hakka sahip değillerdi. Resulullah tarafından özel bir ihtimam ve yetiştirilmeye tabi tutuldular. Buhari’nin belirttiğine göre, [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü (sas) haftanın bir gününü tamamen onlara tahsis etmiş ve günde sadece onlara hitap etme ve onların suallerine cevap vermeye çalışmıştı. Peygamberimizin zevcesi Hafsa, okuma-yazma bilmekte, Aişe ise hukuk alanında yüksek bilgiye sahip bulunmaktaydı. Hatta Hazreti Peygamber’in vefatından sonra birçok erkeklerden ilimde ileri olan birçok sahabi Hz. Aişe’nin hukuk bilgisinden istifade için onu ziyaret etmiş, onunla istişare etmişlerdir. [/color]


[center]HEDEF “DÜNYAYI KUCAKLAYAN İNSAN” [/center]


İslam ruhbanlığı kabul etmediği için yetiştirdiği insanın günlük hayattaki işlerini görebilecek bir seviyeye gelmesini şart koşar. Ahiretin bu dünyadaki hayatla kazanılacağını belirterek, Müslümanları bu dünyanın işlerini görebilecek bir şahsiyet olarak eğitmeyi gaye edinir. Dinimiz iyi vatandaş yetiştirmekten ziyade iyi insan olmayı hedefler. Bu konuda Muhammed Kutup, “İslam kendini dar sınırlar içinde hapsetmez. Bütün gayretini sadece, iyi vatandaş yetiştirme işlemine bağlamaz. Aksine, İslam daha büyük, daha şümullü bir gayenin gerçekleşmesi için çalışır. Gaye, dünyanın şu ya da bu bölgesinde bir vatandaş olması itibarı ile değil, insan olması hasebiyle bir insan yetiştirmektir.” demektedir.


[color:dbd9=#003366][center][img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] RESULÜ’NÜN EĞİTİM METODUNU BUGÜN DÜNYA UYGULUYOR [/center]


Resulullah Efendimiz’in (sas) ashabına bir şeyler öğretirken takip ettiği yol eğitim ile alâkalı çok önemli kuralları da ortaya koymaktadır. [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü’nün eğitim metodunda çağdaş eğitimde ‘öğrenmeye hazır olma’ denilen prensibe öncelikle dikkat ettiğini görüyoruz. Hadislerdeki kısalık ve özlük, her birinin birer vecize niteliğinde oluşu bu sebebe dayanır. İbn-i Mesud bu durumu şöyle anlatır: “Ashabı usanıp sıkılır düşüncesiyle Resul-i Ekrem bize her gün değil, arada bir va’z ve nasihat ederdi.” [/color]


[color:dbd9=#336699][center]EFENDİMİZ (SAS),ÖĞRETTİĞİNİN UYGULANMASINI İSTERDİ [/center]



Resulullah öğrettiklerinin anlaşılıp anlaşılmadığını kontrol eder, öğrenilenlerin de uygulanmasını isterdi. Sahabeye, ibadetlerini tam ve noksansız yapmalarını emreder, onlara nasıl yapacaklarını anlatır, murakabe eder, gerektiğinde hatalarını gösterirdi. İyice anlaşılması ve zihinde yer etmesi için önemli konularda sözü üç defa tekrar ederdi. Bu tekrar esnasında onun mübarek ağzından çıkan kelimeler, adeta sayılabilirdi. Peygamberimiz her söylediğini üç defa tekrar ederdi. Bunu gerektiğinde ve özellikle önemli şeylerde yapardı. Resul-i Ekrem, her suale cevap verir ancak cevabını bilmediği sualler karşısında sükut eder, vahyi beklerdi. Vahiy geldikten sonra derhal sual sahibini arayıp bulur ve İlahî cevabı iletirdi.[/color]


[color:dbd9=#006699][center]MUHATABINI ASLA MAHCUP ETMEZDİ [/center]


İnsanlara yol gösterirken ya da onlara örnek olacak hayatını devam ettirirken devamlı surette kolay olanı tercih ederdi. Hz. Aişe validemiz bu hususta “Peygamber, iki şey arasında muhayyer bırakıldığında -günah değilse- kolay olanı tercih eder, günah olduğu zaman ise insanlar içinde ondan en çok sakınanı olurdu.’’ der. [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü muhatabını asla mahcup etmezdi. Bazı hatalara göz yumar, beğenilmeyen hareket ve davranışta bulunan olsa bile onu mahcup etmez, hatalarını yüzüne vurup utandırmazdı. Hiç kimseyi kusurları sebebiyle -bilhassa başkalarının yanında- küçük düşürmezdi. Peygamber Efendimiz muhataplarına karşı son derece yumuşak ve müsamahalı davranırdı. [/color]


[center][color:dbd9=#333333]KENDİSİNDEN ZİNA YAPMA İZNİ İSTEYEN GENCE NE DEMİŞTİ? [/center]


Günümüz gençliğinin batağa saplandığı konuların başında cinsellik geliyor. Bu sorunu, cinselliği yok sayarak ya da görmezlikten gelerek çözmek ne yazık ki mümkün değil. Cinsel güdülerin aşırı tahrik edildiği bir ortamda yapılması gereken, gençlerin bu sorunlarına daha olumlu bir yaklaşım sergilemek; fizyolojik ihtiyaçları görmezlikten gelmek ve aradaki duyguları umursamamak yerine İslam’ın getirdiği çerçevede, meşru sınırlar içerisinde hayatı yaşamak, doğal olandan ayrılmamak. Bu konuda da önümüzde mükemmel bir örnek var; [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] Resulü (sas). O dönemde de gençler yaşlarının gereği birtakım duyguları içlerinde taşıyorlardı. Resulullah (sas) bu durumu ciddiye alarak bizlere nasıl bir yaklaşım sergileyeceğimizi anlatmıştır.
Bir gün Kureyş kabilesinden bir genç Hz. Peygamber’in (sas) huzuruna gelerek, “Ey [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’ın elçisi, bana zina etmek için izin ver.’’ dedi. Ashaptan bazıları, bu ifadeleri İslam terbiyesine aykırı görerek genci azarlayıp üzerine yürüdüler. Hz. Peygamber ise son derece sakin bir şekilde delikanlıya seslendi ve “Yanıma gel, otur’’ diye yer gösterdi. Sonra onunla sohbet etmeye başladı:
-Söyle bakayım; bir başkasının senin annenle zina etmesini ister misin?
-‘Yoluna feda olayım, hayır kesinlikle istemem.
-Zaten hiç kimse annelerine böyle birşey yapılmasını istemez. Bir başkasının senin kızınla zina etmesine razı olur musun?
-Hayır, uğrunda öleyim ey [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’ın elçisi, razı olmam.
-Öyleyse hiç kimse kızlarıyla zina edilmesine razı olmaz.
Hazreti Peygamber (sas) delikanlıya kız kardeşi, halası ve teyzesiyle zina edilmesine razı olup olmayacağını sordu. Delikanlı hep “Yoluna feda olayım, hayır istemem’’ diye cevap veriyordu. Artık hatasını anladığını görünce Hz. Peygamber, elini bu gencin omuzuna koyarak, “[img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’ım! Bunun günahını affet, kalbini temizle ve uzuvlarını günah işlemekten koru!’’ diye dua etti. Hadisi rivayet eden sahabinin söylediğine göre, o genç böyle şeylerle bir daha ilgilenmedi. [/color]


[color:dbd9=#990033][center]KIZ ÇOCUKLARININ HOR GÖRÜLMESİNİ İSTEMİYORDU
[url=http://img523.imageshack.us/my.php?image=8857.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img523/7365/8857.jpg[/img][/url]
[/center]



Hz. Muhammed (sas) o dönemlerde insanları kendi evladını diri diri toprağa gömecek kadar canavarlaştıran kız-erkek ayrımını ortadan kaldırmış, onlara eşit davranılmasını istemişti. Nitekim bir gün bir adam, Peygamberimizin yanında oturduğu sırada, adamın erkek çocuğu çıkagelmişti. Adam çocuğu öpüp, dizlerine oturttu. Daha sonra aynı şahsın kız çocuğu gelince babası onu yanına oturttu. Peygamber Efendimiz derhal, “Niçin ikisini bir tutmadın?” diye kınadı. Bir başka vesile ile de “Çocukların senin üzerindeki haklarından birisi de, onlara eşit davranmandır.’’ buyurmuştu. [/color]


[color:dbd9=#993366][center]ÇOCUKLARA HEDİYELERLE SEVİNDİRİYORDU [/center]


Yolda karşılaştığı çocuklara selam verip, hal-hatırlarını soran, hasta çocukların ziyaretine giden, kendi yanına gelen çocukları kabul eden, çocuklara hediyeler, armağanlar alan ve onları sevindiren bir insandır O. Muhammed Mustafa (sas), hareketleriyle çocukların son derece önemli ve lüzumlu olan “sevilme’’ ihtiyacını karşılarken, insanların da aynı şekilde davranmasını istemiş ve “Kişinin kendisi, ailesi ve çocuğu için harcadıklarının hepsi sadakadır.’’ demiştir. [/color]

descriptionyeniGeri: EfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
[center][url=http://img125.imageshack.us/my.php?image=10955457.gif][img]https://2img.net/r/ihimizer/img125/5779/10955457.gif[/img][/url]


Ben seni görmeden sevdim
Yorgun gecelerde titreyen,
bir yanı yetim, bir yanı öksüz yüreğimle sevdim seni
Ey gönül bahçemde büyüttüğüm nazlı çiçek,
Ey sevdamın adı,
Aşkın gerçek anlamı,
Bu hasret Bu gurbet söyle, söyle ne zaman bitecek

Ben seni görmeden sevdim
Yolunu gözledim bir Medine sabahı
Ellerimde güller, güller ki kokunu aldığım
Kokunu alıp yandığım
Yanıp yanıp ağladığım

Ben seni görmeden sevdim
Gözlerini gözlerime değdir efendim
Ellerini ellerime
Sevmeyi senden öğrendim ilkin
Sevilmesi gereken herşeyi senden
Şefkat seninle mana buldu
Buz çöllerini seninle aştım
Abı hayat sundun sıcak ikliminle
Gözlerini gözlerime deydir
Ellerini ellerime efendim

Ben seni görmeden sevdim
Bahar yüzlü insanlar bildim, etrafında pervane
Onlardan biri olmak istedim hep, her emrine amade
Seninle yaşamak
Seninle ölmek
Seninle ağlamak
Ve seninle tebessüm etmek
Aynı sofrayı seninle paylaşmak istedim
Ama ençok seni, seni görmek istedim, göremesemde…

Ben seni görmeden sevdim kokunu aldım güllerden
Ben seni görmeden sevdim adını andım yürekte
Sevgili sevgili en sevgili
Görmeden görmeden görmeden sevdim ben seni
Sevgili sevgili ey sevgili
Görmeden görmeden görmeden sevdim ben seni
Sevgili sevgili

Ben seni görmeden sevdim
Veysel Karani sabrıyla büyüttüm sevgimi
Hüznü yoldaş ettim
Kah yeller estim Yemende
Kah mecnun gibi düştüm çöllere
Bilki ölüm kapımı çalıp geldiğinde
Ne zaman nasıl kimbilir nerede
Ben seni görmeden sevdim

Ben seni görmeden sevdim
Rüyalarım var sana dair
Özlemlerim var sana
Al yüreğim senin olsun sultanım
Uyandır beni aşka
Ey gül vefağı
Ey rahmet sağnağı
Yağmur yağmur tane tane düştün de gönlüme
Kurak topraklarım hayat buldu gelişinle
Ben leyla çölünde seraplar gördüm çok zaman
Boş hülyalara daldım kayboldum
su içtiğim pınarlara ateşler dokundu
Ben aşkımın hicranını sırtımda taşıdım

Ben seni görmeden sevdim
Seni görmeden seven milyonlarca sevdalı gibi
En berrak duyguları besledim sana
En nadide hisleri
Gel efendim al götür beni uzaklara
Düşmeden gülüm tuzaklara
Gözlerimde yaş akar durur
Bu ayrılık beni yakar vurur
Gözlerini gözlerime deydir
Ellerini ellerime efendim

Ben seni görmeden sevdim kokunu aldım güllerden
Ben seni görmeden sevdim adını andım yürekte
Sevgili sevgili en sevgili
Görmeden görmeden görmeden sevdim ben seni
Sevgili sevgili ey sevgili
Görmeden görmeden görmeden sevdim ben seni
Sevgili sevgili



Umut Mürare[/center]

descriptionyeniGeri: EfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
[center][color:a60e=#000000]Efendimiz’in (sas) vefatı ve defni

[url=http://img523.imageshack.us/my.php?image=peygamberimiz.jpg][img]https://2img.net/r/ihimizer/img523/427/peygamberimiz.jpg[/img][/url][/center]



Efendimiz’in vefatı ve sonrasında yaşananlar ashab için yeni bir imtihan olmuştu. Hz. Ömer (ra) ölümü bir türlü kabul edemezken, Hz. Ebû Bekir ise her zamanki soğukkanlılığıyla onu ve diğer ashabı sakinleştiriyordu.

Rasûlullah’ın (sas) vefât haberi, ashâb üzerinde büyük bir hüzün meydana getirdi. Daha sabahleyin ayağa kalkmış halde görmüşler, iyileşiyor diye sevinmişlerdi. Acı haber, herkesi şaşkına çevirdi. Münâfıklar ise, “Hak peygamber olsaydı, ölmezdi...” gibi küstahça sözler söylemişler, ortalığı bulandırmışlardı. Bu duruma sinirlenen Hz. Ömer, kılıcını çekerek, “Rasûlullah (sas) ölmemiş, bayılmıştır. Kim Muhammed öldü derse, boynunu vururum.” diyordu. Böyle bir hengâmede metânetini muhâfaza edebilen sâdece Hz. Ebû Bekir oldu:
-Sizden her kim Muhammed’e (sas) tapıyorsa, iyi bilsin ki, O (sas) öldü. Her kim [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’a kulluk ediyorsa, iyi bilsin ki, [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] bâkîdir, asla ölmez.” dedi ve şu anlamdaki âyetleri okudu:

“Muhammed ancak bir peygamberdir. O’ndan önce de nice peygamberler geçti. Eğer o ölür, veya öldürülürse geri mi döneceksiniz. Her kim geri dönerse, [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img]’a hiçbir zarar vermez. [img]http://www.islamgulleri.gen.tr/images/smiley/Allahim.gif[/img] şükredenlerin mükâfatını verecektir.” (Âl-i İmrân Sûresi, 144) Hz. Ebû Bekir’in sözlerini ve âyetleri dinleyince herkes kendine geldi. Aynı gün Benî Saide sofasında toplandılar. Hz. Ebû Bekir’i halife seçtiler. (1 Rabiulevvel 11 H./ 27 Mayıs 632 M.)

Rasûlullah’ın (sas) cenâzesi, halîfe seçimi yapıldıktan sonra, salı günü yıkanıp hazırlandı. Son hizmetinde bulunabilmek isteyen herkes, Hz. Âişe’nin odası önünde toplanmıştı. Bu yüzden Hz. Ali odanın kapısını kapattı, içeriye kimseyi almadı. Yalnızca Ensar adına Bedir mücâhidlerinden Havlî oğlu Evs içeri alındı.
Rasûl-i Ekrem’in (sas) mübârek vücûdu, bir sedir üzerine konuldu. Dış elbisesi soyuldu. Yıkama işini bizzat Hz. Ali yaptı. Amcası Abbâs ile oğulları Abdullah, Fazl ve Kusem, cesedin çevrilmesine yardımcı oldular. Üsâme ile azadlı kölesi su döktüler. İç gömleği çıkarılmayıp vücûdu üzerinden ovulduğu için Hz. Ali’nin eli Rasûlullah (sas)’in mübârek vücûduna dokunmamıştır.

Cenâzelerde genellikle görülen koku ve nahoş şeylerden hiçbiri O’nda yoktu. Bu yüzden Hz. Ali, “Hayâtında da pâksın, ölümünde de pâksın.” diyerek yıkadı. Üç parça beyaz pamuk bezi ile kefenlenip odanın kapısı açıldı. Mübârek naaş, sedirin üzerine konmuştu. Önce erkekler, sonra kadınlar, en sonra da çocuklar ayrı ayrı namazını kıldılar Rasûlullah (sas) hayâtında olduğu gibi ölümünden sonra da herkesin imâmı olduğu için, O’nun cenâze namazında kimse imâm olmadı. Hz. Âişe’nin odası küçüktü. Bu yüzden namaz, gece yarısına kadar devâm etti. Efendimiz (sas), “Cenâb-ı Hak, peygamberlerin ruhunu, onların defnedilmesini istediği yerde kabzeder.” buyurmuştu. Bu sebeple Rasûlullah (sas)’ın kabri, Hz. Âişe’nin odasında, üzerinde son nefesini verdiği döşeğin serildiği yerde, Ensâr’dan Ebû Talha tarafından kazıldı. Salıyı çarşambaya bağlayan gece yarısı defnedildi. (2/3 Rabiulevvel 11 H-28/29 Mayıs 632 M.) Mübârek cesedini, kabri saâdete Hz. Ali, Fazl, Üsâme ve Avf oğlu Abdurrahman indirdiler. Hz. Âişe, “Biz Rasûlullah (sas)’in defnedildiğini, çarşamba gecesi gece yarısı duyduğumuz kürek seslerinden anladık.” demiştir.
[/color]

descriptionyeniGeri: EfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
[url=http://img54.imageshack.us/my.php?image=74229433.png][/url]


[color:6266=#006633]Gelseydin

Sevgili!
Ümmü Mektum gibi
Seni görmeden sana sesleniyoruz
Alıp verdiğin nefesi duyar gibi
Sanki açınca gözlerimizi
Seni görecekmişiz gibi
Sana sesleniyoruz.
Senin huzurunda ses yükselmez.
Edeple konuşulur; edeple susulur.
Hele biz ki bu kapının dilencileri,
El açıp beklemekten başka
Bize bir şey düşmezdi ama
Şu araya giren yıllar olmasa
Medine’ne uzak yollar olmasa
İsmin anılınca yürek yanmasa
Kapında beklemekten başka
Bize bir şey düşmezdi.

Bekliyoruz Sultânım!
Rüyada olsa bile
Belki teşrif edersin diye
Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi.
Seni bekliyoruz.

Gelseydin,
Bizim için cennet olurdu gelişin.

Gelseydin,
Saadetli asrından gönderdiğin selâmını,
'Kardeşlerim' deyişini
Birbirimize nasıl anlattığımızı görürdün.

Gelseydin,
Dolaşsaydın sofralarımızı,
Bir tabak fazla görecektin,
Bir bardak, bir kaşık fazla...
Ve sofrada bir yer boş,
Baş köşe! ..
Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye.

Gelseydin,
Dolaşsaydın gecelerimizi,
O 'Kutlu Doğum' gecelerini,
Anneler görecektin.
Yeni doğmuşsun gibi,
Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi,
Mışıl mışıl uyuyasın diye
Seni sabahlara kadar
Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin.

Sevgili!
Gelseydin,
Medine-i Münevvere'den dünyaya yayılan Ashabın gibi,
Eyyüb Sultan gibi,
Kab bin Malik gibi,
Bir fecir vaktinde,
Henüz yirmisinde yirmi beşinde,
Bırakarak yurtlarını ocaklarını,
Hedeflerine ilahi rızayı koyan,
Arkalarına bakmayı ar sayan,
Yiğitler görecektin.
Onlar senin yiğidin,
Elleri, o öpülesi elleri,
Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken,
Senin köyünün hayaliyle ısındılar.

Gelseydin,
Gecenin zifiri karanlığında,
Uykunun en tatlı aralığında,
Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşa
Gençler görecektin.
Gözyaşı dökerken günahlarına,
Veysel Karani'den istediğin gibi,
İnsanlığa dua eden gençler görecektin.

Gelseydin,
Asr-ı saadet gibi olmasa da,
Koklanmaya değer güllerimiz vardı.
Yine senin ikliminde yetişen.

Ama sen gelseydin,
Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(A.S.M.) ! ! !
Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek...
Hz.Vahşi gibi...

Hani sen Hane-i Saadet'ten Mescid-i Nebevi'ye giderken
Aişe annemiz ardından hayran hayran bakardı.
Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı'nınsa
Bakışları yerdeydi.
Edepten göz göze gelmezlerdi.
Sende(A.S.M.) tebessümle nazar ederdin.
Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü,
Bir de Ömer(R.A.) ...

Şimdi okununca Ezan-ı Muhammedi
Pencerelerde, kapı önlerinde,
Seni(A.S.M.) bekleyen nemli gözler var.

Gelseydin,
Ve yürüyüp geçseydin önümüzden,
Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize.

Sevgili!
Hakiki aşıkların sana doğru uçarken
Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti.
Dünya güzelliğiyle kollarını açarken
Bize düşen el açıp kapında beklemekti.

Sevgili!
Bekliyoruz! ...


Dursun Ali Erzincanlı[/color]

descriptionyeniGeri: EfeNdiMiZi TanıMaK AdıNa!KuTLu DoğuM ÖzeL

more_horiz
Allah razı olsun güzel bir paylaşım...
privacy_tip Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
power_settings_newLogin to reply