[center][font:b7f1=Verdana][b]ORUCUN ÂDÂBI[/b][/font]


[img(221,194)]http://www.kalbesimya.com/images/stories/orucunadabi.gif[/img][/center]




[font:b7f1=Verdana]Oruç, Arapçada “savm” ve “siyam” kelimeleri ile anlatılmıştır. Lûgat mânâsı, “nefsi menetmek,kendini tutmak” tır. Ramazan-ı şerif orucu, hicretten bir buçuk sene sonra Şaban-ı şerif ayının onuncu günü farz kılınmıştır. Farz olması, kitap, sünnet ve icmâ ile sabittir. Bakara sûresinin 183. ve 184. ayetlerinde: [b]“Ey İnsanlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa, o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız (eğer bilirseniz), sizin için daha hayırlıdır.”[/b] buyurulmuştur.[/font]



[font:b7f1=Verdana]Her iman sahibi orucu, Yüce Allah’ın bir emri olduğunu düşünerek tutmalıdır. Bu büyük nimet, gönlü yaratıcıya yöneltir. Kalbe uyanıklık verip, yüksek hisler yaşatır. Aç ve yoksulları, hasta ve âcizleri düşünüp anlamaya, onlara yardımcı olmaya sevk eder. Beden ve ruh sağlığına, iman ve irade inkişafına ulaştırır.[/font]



[font:b7f1=Verdana]Oruca iftar vaktinde son vermek, “orucu açmak” tır; “orucu bozmak” değildir. Onun için “orucumu açtım” demelidir. Oruç bozmak, oruçlu iken kasten veya unutarak oruç bozan şeylerden birini yapmakla olur.[/font]



[font:b7f1=Verdana]Hadis-i şerifte Peygamber (sav) Efendimiz: “Her şey için bir zekat vardır. Cesedin zekatı da oruçtur. Oruç sabrın yarısıdır.” buyurmuştur. Yaşadığı asırda olduğu gibi, çağımızda da eserleri ve fikirleri ile yaşayan Abdülkadir Geylâni Hz. “Sırr-ül Esrâr” adlı eserinde şöyle buyuruyor: “Oruç üç kısımdır: Şeriatta oruç; Tarikatta oruç; Hakikatta oruç. Şeriatın orucu; gündüz, yemek, içmek ve meşrû münasebeti terk etmektir. Tarikatın orucu; gece ve gündüz bütün duyguları haramdan korumaktır. Kötü ve çirkin olan duygu ve düşünceleri, zâhirde (görünüşte) olduğu gibi, bâtında (içeride) da terk etmektir. Şeriat orucu muvakkat, tarikat orucu devamlıdır. Asıl oruç budur. Hakikat orucu ise; kalbi, Allah’ın Zât’ından başka bir şeye tapmaktan alıkoymak, sır aleminde O’nun sevgisinden başka bir şey bulundurmamaktır. Çünkü insan, O’nun için yaratılmıştır.”[/font]



[font:b7f1=Verdana]Bunu, Cenab-ı Hakk Hadis-i Kudsî’de şöyle bildiriyor: “İnsan benim sırrım; ben de onun sırrıyım.” Sır, Allah-ü Teala’dan bir nurdur; Allah’tan başkasına meyletmeyi sevmez. Bunun için Allah’tan başka bir sevgili, bu alemde de, ahirette de olamaz. Buna binaen “illâ Sen, illâ Sen!” denir. Kalbe Allah’tan başkası girince, hakikat orucu bozulur; kaza etmek gerekir. O’nun sevgisini tekrar kalbe yerleştirmek için gayret etmek gerekir.[/font][right] [/right]
[right][i][font:b7f1=Verdana]Hüdaverdi İlmihali[/font][/i][/right]
[right][i][font:b7f1=Verdana](Sf: 130)[/font][/i][/right]
[right][i][font:b7f1=Verdana]Hacı Hasan Burkay[/font][/i][/right]