MÜ'MİNforum βeta

Merhaba ziyaretçi, Öncelikle sitemize hoşgeldiniz. Ben robot moderatör olarak siteden daha fazla yararlanmanız için sitemize üye olmanızı öneririm. İyi eğlenceler.


MUMİN FORUM


MÜ'MİNforum βeta

Merhaba ziyaretçi, Öncelikle sitemize hoşgeldiniz. Ben robot moderatör olarak siteden daha fazla yararlanmanız için sitemize üye olmanızı öneririm. İyi eğlenceler.


MUMİN FORUM

MÜ'MİNforum βeta
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

MÜ'MİNforum βetaGiriş yap

beta versiyon


descriptionKurban  Bayramı EmptyKurban Bayramı

more_horiz
[size=9]Kurban, kurban bayramı günlerinde ibadet niyetiyle belli hayvanlardan birini
keserek yapılan bir ibadettir. Kurban, Allah Tealâ'nın ihsan buyurduğu varlığa
bir teşekkürdür.

[b]Kurban ibadeti İslâmiyetten önce de vardı
[/b]
Cenab-ı Hakk'ın dostu olma şerefiyle şereflenmiş bir peygamber olan İbrahim
(a.s.) bir adakta bulunmuş, bir oğlu olduğu takdirde onu Allah'a kurban
edeceğini adamıştı. Aradan geçen zaman içerisinde oğulları olmuş ama o, adağını
nasılsa unutmuştu. Rüyada oğlunu kurban ediyor görmüş ve irkilmişti. Hz. İbrahim
bu rüyayı üç ayrı gece görmüştür. Peygamberlerin rüyası vahiy olduğu gibi onlar
tarafından yapılan tabirleri de vahiydir. İbrahim a.s. da rüyasını, oğlunu
kurban etmesi gerektiği şeklinde tabir etmiş ve böylece bu tabir de vahiy
olmuştur. Artık Hz. İbrahim'in bu vahyi yerine getirmesi gerekiyordu.

Elbette bu çok zordu ama Allah'tan aldığı vahye uymaması daha zordu. İbrahim a.s
büyük bir imtihan karşısında olduğunu anladı. Hiç tereddüt etmeden Allah'a
teslim oldu ve durumu oğlu İsmail aleyhi's-selâm'a açmaya karar verdi.

Şimdi konu ile ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'in açıklamalarını dinleyelim: Allah
Teala buyuruyor:


"[b]İbrahim 'Ey Rabbim, bana iyilerden (bir oğul) ihsan et' dedi. Biz de
kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince,
'Ey oğlum, ben seni rüyamda boğazladığımı gôrüyorum, bir düşün, ne dersin ?'
dedi. (İsmail) Babacığım, sana ne emrolunuyorsa yap. İnşaallah beni
sabredenlerden bulacaksın.' dedi. Her ikisi de Allah'a teslim oldular (Allah'ın
emrine boyun eğdiler). İbrahim, oğlunu şakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle
seslendik: 'Ey İbrahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki bu
apaçık bir imtihandı.' Dedik ve ona (İsmail'e karşılık ) büyük bir kurbanlık
fidye verdik. Kendisine sonradan gelenler için de iyi bir nam bıraktık. Selam
olsun İbrahim'e. İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Çünkü 0, bizim
mümin kullarımızdandır." (1)
Görülüyor ki, Kur'an da Hz. İbrahim'in gördüğü rüyanın vahiy olduğunu teyit
etmiştir. Çünkü Cenâb-ı Hak kendisine seslenirken: "Ey İbrahim, gördüğün rüyaya
gerçekten sadakat gösterdin[/b]." buyurmuştur.
İbrahim a.s, Allah'ın emrine boyun eğerek oğlunu kurban etmek üzere şakağı
üzerine yatırınca Cenab-ı Hak, İsmail'in yerine bir koyun kurban etmesini
emretmiştir. Bu, Allah'ın insanlığa büyük bir lütfudur. Allah, insanları Hz.
İbrahim'in aracılığı ile insanı kurban etmekten korumuş olmasaydı muhtemelen
insanlar, insan kurban etme, gibi korkunç bir geleneğe sahip olabilirdi ve
insanları bu korkunç gelenekten kimse de kurtaramazdı.


İbrahim a.s oğlu yerine Cenâb-ı Hakk'ın kendisine gönderdiği koçu kurban
etmiştir. Böylece kurban Hz. İbrahim'den sünnet olarak bize intikal etmiştir.


Kurban, insanın Allah'a yaklaşmasına ve O'nun rızasını kazanmasına vesile olan
bir ibadettir. "Kurban"kelimesinde bu mana vardır. İnsan kurban kesmekle İbrahim
(a.s.) gibi Allah'a ve O'nun emirlerine bağlılığını, gerekirse O'nun rızasını
kazanmak için her fedakârlığa katlanacağını göstermiş olur.

Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir.
Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve ihlas esastır. Bakınız, bu konuda Kur'an-ı
Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"[b]Onların (kurbanların ) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Fakat O'na
sadece sizin takvanız ulaşır.[/b]'' (2) Esasen Allah Teâla ancak takva
sahiplerinin yapmış oldukları ibadetleri kabul eder. Maide suresindeki şu ayet-i
kerimeler bu konuyu bir örnek vererek açıklıyor. Allah Tealâ buyuruyor.


"[b](Ey Muhammed) Onlara Adem'in iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyle oku. Hani
her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul
edilmemişti (Kurbanı kabul edilmeyen ötekine).
-Seni öldüreceğim, demişti. Diğeri ise :
- Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder, dedi ve devam etti :
"Allah'a yemin ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni
öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan
korkarım[/b].'' dedi. (3)


Görülüyor ki, kurban kesenlerden biri iyi niyeti ve Allah'tan korkması sebebiyle
sunduğu kurban kabul görmüş, diğeri ise kötü niyeti sebebiyle kurbanı kabul
edilmemiştir.

Sevgili Peygamberimiz de bu konuda şöyle buyurmuştur :
"[b]Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise
eline geçecek olan ancak odur.[/b]''(4)

Kurban, İslâm'daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın bir başka örneğidir. Her
gün dünyada sayısız hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla varlıklı kimseler
yararlanır. Halbuki kurban bayramında kesilen kurbanlardan daha çok yoksullar ve
hayır kurumları istifade eder.

[b]Kurban Bir İbadet midir Yoksa Gelenek midir?
[/b]
Kurban bir gelenek değil, kitap ve sünnetle meşrûiyeti sabit olan bir ibadettir.
Kurban da zekat gibi Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Kur'an-ı
Kerim'de şöyle buyuruluyor:
"Kurbanlık deve ve sığırlar, Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin
için onlarda hayır vardır. O halde onları ön ayaklarından biri bağlı olduğu
halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit
onların etlerinden yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin.
Böylece onları sizin emrinize verdik ki, şükredesiniz."(5)

Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Ademoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir
iş yapmamıştır. Şüphesiz ki o kesilen kurban kıyamet günü boynuzları ve kılları
ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında
kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş edin."(6)

Peygamberimiz kurbanı tavsiye ederlerken kendileri bizzat kurban keserek de
örnek olmuşlardır. Müslim'in rivayetine göre Enes (r.a.) şöyle demiştir :
"[b]Allah'ın Resûlü, beyaz renkli iki koç kurban ederdi.[/b]" (7)

[b]Kurbanın Hükmü
[/b]
İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü hakkında farklı içtihatlarda
bulunmuşlardır.

İmam Azam Ebû Hanife'ye göre kurban vaciptir. Delili de:"Rabbin için namaz kıl
ve kurban kes"(Cool âyet-i kerimesinin delâletiyle peygamberimizin :
"Kimin hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgahımıza yaklaşmasın."(9)
Hadisindeki vaid (korkutma) dır. Böyle bir korkutma ancak vacip olan bir
ibadetin terki için yapılır. Yani İmam Azam demek istiyor ki, kurban vacip
olmasaydı peygamberimiz onu terkedene böyle bir tehditte bulunmazdı.

Şâfiî, Mâliki ve Hanbelîler ile Hanefîlerden İmam Ebû Yusuf'a göre ise kurban
vacip değil, sünnet-i müekkededir.(10)
Kurbanın sünnet olduğunu söyleyenlerin dayandıkları delillerin bir kısmı
aşağıdaki hadis-i şeriflerdir:
Ümmü Seleme (r.a.)' den rivayete göre Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Bilinen on gün girdiği vakit elinde kurbanı olup kurban kesmek isteyen kimse
(bedeninden) asla bir kıl almasın, tek bir tırnak kesmesin."(11)
Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz kurbanı kişinin isteğine bırakmıştır. Bu ise
onun vacip olmadığını gösterir.
Bir başka hadis-i şerif ise meâlen şöyledir:
"Üç şey vardır, bunlar bana farz, size nafiledir. Onlar da vitir, kurban ve
kuşluk namazıdır."(12)

Kurbanın hükmü (yani vacip mi sünnet mi olduğu) hakkındaki bu farklı görüş ve
içtihatlar sebebiyle; bir kimsenin zekât, hac, sadaka-i fıtır, ve kurban borcu
olduğu halde vefat edip bu borçlarının ödenmesi için malının üçte birini vasiyet
etse (ki ancak malının üçte birini vasiyet etmeye mezundur) malının üçte biri
yeterse borçlarının tamamı ödenir. Malının üçte biri borçlarını ödemeye
yetmediği takdirde önce zekât borcu ödenir. Çünkü borçların içerisinden önemli
olanı zekâttır. Bu borcu ödendikten sonra malı artarsa haccı yaptırılır. Bundan
sonra sadaka-i fıtır borcu ödenir. Daha sonra da malı kalırsa kurban borcu
ödenir.

[b]Kurban Kimlere Borçtur?
[/b]
Kurban, mukim olan ve sadaka-i fıtır nisabına malik olan her kadın ve erkek
müslümana vaciptir.
Bu tariften şu anlaşılıyor: Müslüman olmayan, seferde bulunan müslümana ve fakir
olana kurban vacip değildir.

Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer seferde bulunduklarında kurban kesmemişlerdir. Şayet
seferde olan kimse kurban kesmek isterse, kurban kendisine vacip olduğu için
değil, nafile olarak kesebilir, kesmediği takdirde sorumlu olmaz.

İmam Azam Ebû Hanife ile Ebû Yusuf'a göre kurbanın vacip olmasında akıl ve
erginlik çağına gelmiş olma şart değildir. Yani zengin olan çocuğun ve delinin
mallarından babaları veya vasileri kurban keserler. Bu kurbanlardan sadece
kendileri yiyebilir, başkaları yiyemez.

İmam Muhammed ile İmam Züfer'e göre kurbanın vacip olması için akı1 ve erginlik
çağına gelmiş olma şarttır. Bu itibarla zengin olan çocuklarla deli olanların
mallarından kurban kesilmez. (13) Fetvâ da bu görüşe göredir, yani zengin de
olsalar çocuklarla delilerin kurban kesmesi gerekmez. (14) [/size]

descriptionKurban  Bayramı EmptyGeri: Kurban Bayramı

more_horiz
[b][size=9]Zenginliğin Ölçüsü

Herhangi mali bir ibadetin borç olması için ön görülen zenginlik ölçüsü 'Nisap'
kelimesi ile ifade edilmektedir.
Kurban nisabı, kişinin temel ihtiyaçları olan oturacak evi, evinin yeter
derecede eşyası, binek için olan hayvanı, üç kat elbisesi, kendisinin ve
bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık nafakalarından ve borcundan fazla
80, 18 gr. altın veya bunun kıymeti para ve eşyaya malik olan kimse kurban
kesecek kadar zengin demektir. Bu kimseye yılda bir defa kurban günlerinde
kurban kesmek vacip olur.
Bu ölçü aynı zamanda zekat için de geçerlidir. Ancak zekat nisabında malının
artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmiş bulunması şarttır.
Kurban nisabında bunlar aranmaz. Kurban kesme günlerinde zengin olan kimseye
kurban kesmek vacip olur.

Hangi Hayvanlar Kurban Edilir?

Kurban edilecek hayvanlar; koyun, keçi, deve, sığır ve mandadır.

Bu hayvanlardan devenin 5, sığır ile mandanın 2 ve koyun ile keçinin 1 yaşını
doldurmuş olmaları gerekir. Ancak koyunlar altı ayı tamamladıkları halde bir
yaşını doldurmuş gibi gösterişli olurlarsa bunlar da kurban edilebilir.

Bir koyun veya keçiyi ancak bir kişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve
yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir. Ortakların tek veya çift
olmalarında bir sakınca yoktur.

Ortakların hepsi ibadet niyetiyle katılmak durumundadır. Meselâ ortaklardan biri
vacip olan kurbanı, diğeri adak kurbanı, bir diğeri de nafile kurbanı niyet
edebilir. Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri her hangi bir
ibadet değil de et kasdiyle katılmış olsa bu sahih olmaz, diğerleri de niyet
etmiş oldukları kurbanı kesmiş, sayılmazlar.

Hangi Ayıplar Hayvanın Kurban Olmasına Mani Olur?

Bilindiği üzere kurban bir ibadettir. Bunun için kurbanlık hayvanların kusursuz
olmaları esastır. Her kusur olmasa da bazı kusurlar kurbana manidir. Bu kusurlar
kısaca şunlardır:
-İki veya bir gözü kör olan,
-Aşırı derecede zayıf olan,
-Kesim yerine yürüyerek gidemeyecek derecede aksak olan,
-Kulağının, kuyruğunun veya tenasül organının üçte birinden fazlası gitmiş olan,

-Dişlerinin yarıdan fazlası düşmüş olan,
-Doğuştan kulağı ve tenasül organı olmayan,
-Koyun ve keçide bir, sığırda iki memesi kurumuş olan,
-Burnu kesilmiş olan,
-Dilinin çoğu kesilmiş olan,
-Ölüm derecesinde hasta olan.
Böyle kusuru olan hayvanları kurban etmek câiz değildir. Bunun için kurbanlık
satın alınırken kusurlu olup olmadığına dikkat etmek gerekir.
Kurban, bayram namazı kılınan yerlerde namazdan sonra olmak üzere bayramın ilk
üç günüdür. (Şafiîlerde dördüncü günü de olabilir.)
Arefe günü veya bayramın ilk üç gününden sonra kurban kesmek, kurban olmaz.
Peygamberimiz buyuruyor :
"Bu günümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazı kılmaktır. Sonra evlerinize
dönüp kurban kesmek olacaktır. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış
olur. Kim önce kurban keserse o da ancak ailesine bir et sunmuş olur, bu kestiği
kurban olmaz.''(15)

Kurbanın Bedelini Yoksullara Vermekle Kurban Kesilmiş Olur mu?

Bazı kimseler hemen her yı1 kurban bayramında bu soruyu sorarlar: Hayvanı
kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksullara vermekle kurban kesilmiş olur mu?
Kurbanın rüknü, kurban edilmesi câiz olan hayvanlardan birini kesmek olduğundan,
hayvanı kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksula vermekle kurban ibadeti
yerine getirilmiş olmaz, bu ancak sadaka olur.
Yalnız kurban kendisine vacip olan kimse satın aldığı kurbanı her hangi bir
sebeble kurban günlerinde kesmez veya hiç kurban satın almaz ise kurban günleri
geçtikten sonra, bu kimse kurbanlık hayvanının kıymetini fakirlere sadaka olarak
verir. Satın alıp kesmediği kurbanını ise canlı olarak fakire verir. Kurban
günleri geçtikten sonra daha önce satın alınmış kurbanlık artık kesilmez.

Kurbanı kesebiliyorsa kendisi keser. Çünkü bu bir ibadettir. Onu, kişinin
kendisinin yapması, başkasına vekâlet vermesinden daha faziletli ve sevaptır.
Peygamberimiz vedâ haccında yüz deve kurban etmiş, bunların altmış üç tanesini
bizzat kendileri kesmiş, kalanlarını da Hz. Ali'ye vekâlet vererek
kestirmiştir.(16) Şayet kendisi kesemiyorsa o takdirde ehil olan birisine
vekâlet vermek suretiyle kestirir ve kendisi de orada hazır bulunur.
Peygamberimiz kızı Hz. Fâtıma'ya :
"Kurbanın kesilirken orada hazır bulun. Zira işlemiş olduğun her günah, kurbanın
kanından ilk damlası yere düştüğünde, bağışlanır" (17) buyurmuştur.

Az önce de söylediğimiz gibi, kesebiliyorsa kendisi, kesemiyorsa ehil olan
birisine kestirmelidir. Hayvan kesmede ehil olmayan yani bunu beceremeyen
kimseler, hayvana eziyet ederler ki, bu haramdır, günahtır. Bir ibadet
yapılırken günah işlenmez.
Hemen her yıl kurban bayramı günlerinde televizyon ekranlarına yansıyan
görüntüler, seyredenlere büyük rahatsızlık vermektedir. Bu görüntülerin ortadan
kalkması, kurbanların ehil olan kimseler tarafından kesilmesine bağlıdır. Ehil
kimse bulamayanlar kurbanlarını mezbahalarda kestirmelidirler.

Yurtdışında bulunanlardan kurbanlarını memleketlerinde kestirmek isteyenler, bir
tanıdıklarına vekâlet vermek suretiyle kurbanlarını kestirebilirler. Böyle
yaptıkları takdirde hem kurbanları kesilmiş, hem de daha iyi değerlendirilmiş
olur.

Kurban Nasıl Kesilir?

Hayvan incitilmeden kesilecek yere götürülür. Devenin dışındakiler kıbleye karşı
sol tarafları üzerine yavaşça yatırılır. Kolaylık olması için üç ayağı da
bağlanır. Sonra kesecek olan:
"Allahü ekber, Allahü ekber, lâ İlâhe illallahü vellahü ekber, Allahü ekber ve
Lillahilhamd. Bismillâhi Allahü ekber'' der, ara vermeden büyük ve keskin bir
bıçakla keser.
Sadece "Bismillâhi Allahü ekber'' diye kesse de olur.
Usulüne göre bir kesim yapmış olmak için, hayvanın yemek ve nefes boruları ile
iki şah damarının kesilmesi gerekir.
Kurban kesildikten sonra sahibi, Allah rızası için iki rekat namaz kılar, sonra
da dua ederek Cenâb-ı Hak'tan dileklerde bulunur.

Kurban Etinin Taksimi

Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde etleri ortaklar
arasında tahmini olarak değil, tartılarak taksim edilir. Ancak bir ailenin
fertleri için kurban edilen hayvanın etini taksim etmek gerekmez. Bunun gibi
ortaklaşa kurban kesenler kurban etini tamamen yoksullara veya bir hayır
kurumuna verecek olurlarsa yine kurban etini taksim etmeleri gerekmez.
Kurban etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve çoluk
çocuğu için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim edip,
birini kurban kesmeyen yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de
akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile
yemektir.

Kurban etinden müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir.

Şayet kurban kesen kimsenin çoluk çocuğu kalabalık ve hali vakti de çok iyi
değilse bu takdirde kurban etini sadaka ve hediye olarak dağıtmayıp, tamamını
çoluk çocuğu için alıkoyması daha uygun olur. Çünkü kan akıtmakla kurban
vecibesi yerine getirilmiştir.

Bayram

Peygamberimizin Mekke'den Medine'ye hicretlerinin ikinci yılında meşru
kılınmıştır.

Peygamberimiz Medine'ye hicret buyurduklarında Medinelilerin eğlendikleri iki
günleri vardı. Peygamberimiz: "Bu günler ne oluyor?" diye sorduğunda, onlar "Biz
cahiliyette bu günlerde oynayıp eğlenirdik.'' dediler. Bunun üzerine
peygamberimiz : "Bunların yerine Allah Teâla size daha hayırlı iki gün verdi:
Ramazan bayramı, kurban bayramı" (18) buyurdu. Ramazan bayramı namazı gibi
kurban bayramı namazı da vaciptir ve Cuma namazının şartlarına tabidir. Yani
Cuma namazını kılmakla yükümlü olanlar, bayram namazını kılmakla da
yükümlüdürler. Ancak Cuma namazı farz, bayram namazı ise vaciptir.

Bayram namazı

Güneş doğduktan ve kerahet vakti çıktıktan sonra, öğleye kadar kılınır. Herhangi
bir sebeple ilk günü kılınamazsa ertesi günü kılınır. Bayram namazı Cuma namazı
gibi ancak cemaatle kılınır. İki rekattır. Şöyle niyet edilir:
"Niyet ettim Allah rızası için kurban bayram namazını kılmaya, uydum imama.''
Bundan sonra tekbir alınır. Birinci rekatta "Süphaneke" okunur. Sonra imam
açıktan, cemaat tarafından da gizlice üç defa "Allahü ekber" diye tekbir alınır.
İlk iki tekbirde eller yukarı kaldırılır, sonra yanlara salıverilir. Üçüncü
tekbirin peşinden eller yanlara salıverilmeyip bağlanır. İmam Fatiha ve sure
okur; cemaat dinler. Sonra diğer namazlarda olduğu gibi rukû ve secde yapılır.
İkinci rekata kalkıldığında imam önce Fatiha ve sûre okur. Sonra birinci rekatta
olduğu gibi üç defa tekbir alınır. Her üç tekbirde de eller yukarı kaldırılıp
yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rukûa gidilir ve secdeler yapılarak
oturulur, tehiyyât ve salli barik okunur, sonra selâm verilir.

Bayram Gecesi ve Günlerinde Yapılması Müstehap Olan Şeyler

a) Bayram gecelerini dua ve ibadetle ihya etmek, kaza namazı kılmak, Kur'an
okumak ve Allah Teâlâ'dan af ve mağfiret dilemek. Çünkü duaların makbul olduğu
gecelerden birisi de bayram geceleridir. Nitekim Peygamberimiz şöyle
buyurmuştur:
"Ramazan ve kurban bayramı gecelerini, sevabını umarak ibadetle geçiren kimsenin
kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez."(l9)
b) Bayram sabahı erken kalkarak yıkanıp temizlendikten sonra namaza gitmek.
c) Güzel koku sürünmek.
d) Temiz ve yeni elbise giyinmek.
e) Gücü yetiyorsa namaza yürüyerek gitmek.
f) Güler yüzlü ve sevinçli görünmek.
g) Yoksullara çokça sadaka vermek.
h) Bayram namazına giderken yolda tekbir getirmek.
i) Kurban kesecekse kurban etinden yiyinceye kadar oruç tutuyormuş gibi bir şey
yiyip içmemek.
j) Kurban etinden iftar etmek. Çünkü peygamberimiz böyle yaparlardı.
k) Çoluk çocuğuna bolluk göstermek.
Bütün bunlar bayramda yapılması müstehap olan işlerdir.

Bayram günleri sevinç günleridir. Bu günlerde sevinçli ve güler yüzlü görünmek
tavsiye edilmiştir.


Bu itibarla bayramın toplum hayatımızda üstün yeri ve değeri vardır. Bayram
günleri toplum şuuru bütünleşir. Toplum fertleri birbirleriyle sevinip kaynaşır.
Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun
hale gelen insanları bayramlar dinçleştirir ve çalışma azimlerini artırır.


Bu günlerde akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimiz kuvvetlenir, birlik ve
kardeşliğimiz güçlenir. Bayram sabahı camilerimizi dolduran kalabalıkların hep
birlikte ve içtenlikle yüce Allah'a yönelmeleri, O'ndan af ve bağış dilemeleri
ayrı bir önem taşır. Çünkü böyle bir amaçla bir araya gelen, aynı iman ve
heyecanı taşıyan toplulukları yüce Allah'ın rahmeti kuşatır ve onları affeder.



Bu günlerde annemizin-babamızın ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız.
Dinimizde Allah'a ibadetten sonra anne ve babaya saygı ve iyilik emredilmiş,
onlara karşı "öf" demek dahi yasaklanmıştır. Akraba ve komşularla tebrikleşerek,
karşılıklı sevgi ve saygı duyguları aktarılmalı, karşılaştığımız herkesle
selâmlaşarak tebrikleşmeliyiz. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek hatırlarını
sormalı ve gönüllerini almalıyız. Hastahanelerde ve evlerde yatan hastaları
görmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız. Yetimlerle ve kimsesiz çocuklarla
ilgilenip onları okşamalı ve onlara anne ve baba gibi davranmalıyız.
Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı,
onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız.


Bizden hayır dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua etmeli,
ruhları için hayır ve hasenatta bulunmalıyız. Tanıdıklarımızdan dargın olanları
barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız. Her zaman olduğu gibi bayram
günlerinde de İslâm'ın emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmalı,
incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmalıyız. Bütün bunlar, toplumu
oluşturan fertleri birbirleriyle kaynaştırarak milli birliğin sağlanmasında ve
toplumu rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların yok olmasında etkili olur. Bu
duygularla hepinizin kurban bayramını tebrik ediyor, daha nice bayramlara
sağlıkla, huzurla erişmemizi Cenâb-ı Hak'tan diliyorum. Mübarek bayramın
ülkemize, İslâm alemine ve bütün insanlığa iyilik ve hayırlar getirmesini
diliyorum. Cenâb-ı Hak yaptığımız ibadetleri ve keseceğimiz kurbanları rızasına
muvafık eylesin ve bizi kendisine ibadetten ayırmasın. Amin.


[/size]
1- Saffât, 100-111.
2- Hacc, 37.
3- Maide, 27-28.
4- Buharî, Bedülvahiy, 1.
5- Hacc, 36.
6- Tirmizî, Adâhî, 1; İbn Mâce, Adâhî, 3.
7- Müslim, Adâhî 3, İbn Mâce, Adâhî, 2.
8- Kevser, 2.
9- İbn Mâce, Adâhî, 2.
10- Mebsût, c. 12, s. 8, Neylülevtar, c. 5, s. 126.
11-Müslim, Adâhî, 7.
12- Ahmed b. Hanbel.
13- Bedayiu's-sanayi, Beyrut, 1974, c. 5, s. 64.
14- Reddülmuhtar, c. 5, s. 309.
15- Buhari, Adâhî, 1.
16- Müslim, Hac, 19.
17- Et-Tergib ve't-Terhîb, Beyrut, 1968, c. 2, s. 154.
18- Ebû Davût, Salat, 245.
19- Mecmeu'zevâid, Beyrut, 1967, c. 2, s. 198.




--------------------------------------------------------------------------------

Biriz.biz Kurban ve kurban bayramı bölümünden eklenmiştir.

[/b]





[b]Kaynak:
1) Diyanet Aylık Dergisi 2000 Mart'dan yararlanılmıştır.[/b]
privacy_tip Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
power_settings_newLogin to reply