[b]BİRİNCİ ESAS[/b]
[b][i]Miracın Sırr-ı Lüzumu?[/i][/b]
[b][i]Meselâ, deniliyor ki:[/i][/b] Cenâb-ı Hak [sup]1[/sup][img]http://www.nuralemi.com/Image/Sozler/sozler_702_1.gif[/img]’dir, her şeye her şeyden daha yakındır. Cisimden, mekândan münezzehtir. Her velî, kalbi içinde Onunla görüşebilir. Neden dolayı velâyet-i Ahmediye
[table:b95e class=yazilar cellSpacing=0 cellPadding=0 width="96%" align=center border=0][tr][td:b95e height=5](a.s.m.), mirac gibi uzun bir seyahatin neticesinden sonra, her velînin kendi kalbinde muvaffak olduğu münacata muvaffak oluyor?

[b][i]Elcevap:[/i][/b] Şu [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]sırr-ı gamız[/url]ı iki [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]temsil[/url] ile [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]fehm[/url]e takrib ediyoruz. On İkinci Sözün sırr-ı i’caz-ı Kur’an ve sırr-ı mirac hakkında olan şu iki [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]temsil[/url]i dinle:
[b]Birinci [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]temsil[/url]:[/b] Bir sultanın iki çeşit mükâlemesi, sohbeti, görüşmesi vardır; iki tarzda hitabı, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]iltifat[/url]ı vardır: [i]Birisi,[/i] âmi bir [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]raiyet[/url]iyle, cüz’î bir iş için, hususî bir [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]hacet[/url]e dair, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]has[/url] bir telefonla sohbet etmektir. [i]Diğeri,[/i] saltanat-ı uzma ünvanıyla ve hilâfet-i kübra namıyla ve hâkimiyet-i amme [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]haysiyet[/url]iyle ve [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]evamir[/url]ini etrafa neşir ve [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]teşhir[/url] maksadıyla, o işlerle alâkadar bir elçisiyle veya o [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]evamir[/url] ile münasebettar büyük bir memuruyla konuşmaktır, sohbet etmektir ve haşmetini izhar eden ulvî bir fermanla bir mükâlemedir.
İşte, [sup]2[/sup][img]http://www.nuralemi.com/Image/Sozler/sozler_703_1.gif[/img] şu [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]temsil[/url] gibi, şu kâinat Hâlikının ve Mâlikü’l-mülk ve’l-melekûtun ve Hâkim-i ezel ve ebedin iki tarzda mükâlemesi, sohbeti, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]iltifat[/url]ı vardır: Biri cüz’î ve [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]has[/url], diğeri küllî ve âmm. İşte mirac, velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.) bütün velâyatın [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]fevk[/url]inde bir külliyet, bir ulviyet [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]suret[/url]inde bir tezahürüdür ki, bütün kâinatın Rabbi ismiyle, bütün mevcudatın Hâlikı ünvanıyla Cenâb-ı Hakkın sohbetine ve münacatına müşerrefiyettir.
[b]İkinci [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]temsil[/url]:[/b] Bir adam, elindeki bir ayineyi güneşe karşı tutar. O ayine, kendi miktarınca bir ışık ve yedi rengi [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]havi[/url] bir [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]ziya[/url]yı, bir aksi, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]şems[/url]ten alır. Onun nisbetinde güneşle münasebettar olur, sohbet eder. Ve o ışıklı ayineyi karanlıklı [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=703&mode=b#]hane[/url]sine veya dam altındaki küçük, hususî bağına tevcih etse, güneşin kıymeti nisbetinde değil, belki o ayinenin kabiliyeti miktarınca istifade edebilir. Diğeri ise, ayineyi bırakır, doğrudan doğruya güneşe karşı çıkar, haşmetini görür, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]azamet[/url]ini anlar. Sonra pek yüksek bir dağa çıkar, güneşin pek geniş şaşaa-i saltanatını görür ve bizzat, perdesiz onunla görüşür. Sonra döner, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]hane[/url]sinden veya bağının damından geniş pencereler açar, gökteki güneşe karşı yollar yapar, hakiki güneşin daimi ziyasıyla sohbet eder, konuşur. Ve böylece, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]minnettarane[/url] bir sohbet edebilir ve diyebilir: “Ey yeryüzünü ışığıyla yaldızlayan ve [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]zemin[/url]in [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]vech[/url]ini ve bütün çiçeklerin yüzlerini güldüren dünya güzeli, gök [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]nazdar[/url]ı olan [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]nazenin[/url] güneş! Onlar gibi benim [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]hane[/url]ciğimi, bahçeciğimi ısındırdın ve ışıklandırdın; bütün dünyayı ışıklandırdığın ve yeryüzünü ısındırdığın gibi.” Halbuki, evvelki ayine sahibi böyle diyemez. O ayine kaydı altında güneşin [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]aks[/url]i ise, âsârı [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]mahdut[/url]tur, o kayda göredir.

İşte, şems-i ezel ve ebed Sultanı olan [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]zat-ı ehad ve samed[/url]in tecellisi, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]mahiyet-i insaniye[/url]ye, hadsiz [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]meratib[/url]i [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]tazammun[/url] eden iki [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]suret[/url]le tezahür eder:
[i]Birincisi:[/i] Ayine-i kalbe uzanan bir [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]nisbet-i rabbaniye[/url] ile bir tezahürdür ki, herkes istidadına ve [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]tayy-ı [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]meratib[/url][/url]de seyr ü sülûküne, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]esma[/url] ve sıfâtın [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]tecelliyat[/url]ına nisbeten cüz’î ve küllî o şems-i ezelînin nuruna ve sohbetine ve münacatına [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]mazhariyet[/url]i var. [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]galib-i [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]esma[/url][/url] ve sıfâtın zılâlinde giden velâyetlerin [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]derecat[/url]ı bu kısımdan ileri gelir.
[i]İkincisi:[/i] İnsanın câmiiyeti ve şecere-i kâinatın en münevver meyvesi olduğundan, bütün kâinatta cilveleri tezahür eden [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]esma[/url]-i hüsnayı birden [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]ayine-i ruh[/url]unda gösterebilmesi [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]cihet[/url]iyle, Cenâb-ı Hak, tecelli-i zatıyla ve [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]esma[/url]-i hüsnanın âzamî mertebede [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=704&mode=b#]nev-i insan[/url]ın manen en âzam bir ferdine tecelli-i âzam tezahür eder ki, bu tezahür ve tecelli, mirac-ı Ahmedî (a.s.m.) sırrıdır ki, onun velâyeti, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]risalet[/url]ine [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]mebde[/url] olur. Velâyet ki, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]zıll[/url]den geçer, ikinci temsilin birinci adamına benzer. [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]risalet[/url]te [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]zıll[/url] yoktur; doğrudan doğruya Zât-ı Zülcelâlin [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]ehadiyet[/url]ine bakar, ikinci temsilin ikinci adamına benzer. Mirac ise, velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.) keramet-i kübrası, hem [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]mertebe-i ulya[/url]sı olduğundan, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]risalet[/url] mertebesine inkılâb etmiş. Miracın bâtını velâyettir; halktan Hakka gitmiş. Zâhir-i mirac [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]risalet[/url]tir; Haktan halka geliyor. Velâyet, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]kurbiyet[/url] [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]meratib[/url]inde sülûktür; çok [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]meratib[/url]in tayyına ve bir derece zamana muhtaçtır. Nur-u âzam olan [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]risalet[/url] ise, akrebiyet-i ilâhiyenin [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]inkişaf[/url]ı sırrına bakar ki, bir ân-ı seyyale kâfidir. Onun için hadiste denilmiş: [i]“Bir anda dönmüş, gelmiş.”[/i][sup](Hadis1)[/sup]

Şimdi, [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]makam-ı istima[/url]da bulunan mülhide deriz ki: Madem bu kâinat gayet muntazam bir memleket, gayet [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]muhteşem[/url] bir şehir, gayet müzeyyen bir saray hükmündedir. Elbette onun bir hâkimi, bir maliki, bir ustası vardır. Madem böyle haşmetli bir Mâlik-i Zülcelâl, bir Hâkim-i Zülkemal, bir Sâni-i Zülcemal vardır. Hem madem [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]umum[/url] o âleme, o memlekete, o şehre, o saraya alâkadarlık gösteren ve [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]havas[/url] ve duygularıyla [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]umum[/url]una münasebettar ve nazarı küllî olan bir insan vardır. Elbette o Sâni-i [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]muhteşem[/url], o küllî nazarlı ve [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]umum[/url]î şuurlu olan insan ile ulvî, âzamî bir münasebeti bulunacaktır ve ona kudsî bir hitabı ve âli bir teveccühü olacaktır. Hem madem Âdem aleyhisselâmdan şimdiye kadar şu münasebete [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]mazhar[/url] olanların içinde, âsârının [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]şehadet[/url]iyle, yani küre-i arzın [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]nısf[/url]ını ve [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]nev-i beşer[/url]in [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]hums[/url]unu [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]daire-i tasarruf[/url]una aldığı ve kâinatın şekl-i manevîsini değiştirdiği, ışıklandırdığı gibi, en âzamî bir mertebede o münasebeti Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâm göstermiştir. Öyle ise, o münasebetin en âzamî bir mertebesinden ibaret olan mirac, ona [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]elyak[/url] ve ona [url=http://www.nuralemi.com/sayfalar.php?id=22&sayfaNo=705&mode=b#]evfak[/url]tır.[/td][/tr][/table]


[table:b95e cellSpacing=0 cellPadding=0 width="96%" align=center border=0][tr][td:b95e height=5][/td][/tr][/table][size=8]
[table:b95e class=dipnotlar cellSpacing=0 cellPadding=0 width="96%" align=center border=0][tr][td:b95e height=5][b]1-[/b] Ona (insana) şah damarından daha yakındır. (Kaf Suresi:16)
2- En yüce misaller (sıfatlar) Allah’a aittir. (Nahl Suresi: 60)
<table class=dipnotlar cellSpacing=0 cellPadding=0 width="96%" align=center border=0><tr><td height=5>[b]Hadis 1-[/b] Kadı Iyaz, eş-Şifa: 1/165, 166; Şerhu'ş-Şifa: 1/380.
</TD></TR></TABLE>[/size]
[/td][/tr][/table]